İcra takibinin dayanağı olan ilam, özel hayatın gizliliğinden kaynaklanan manevi tazminat alacağına ilişkin olup, tarafların şahsı ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarında bir değişiklik yaratmamakta, sonuçları itibariyle ancak tarafların mal varlığını etkilediğinden, kanunlarda sayılanlar arasında yer almadığından takibe konulabilmesi için kesinleşmesinin gerekmeyeceği-
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın bonoların 16.11.2013 olan tanzim tarihinin 16.11.2012 tarihine dönüştürüldüğünün çıplak gözle görüldüğü belirtilerek karar verilmesinin HMK. mad. 266 hükmüne aykırı olacağı-
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında takip dayanağı senedin faktoring sözleşmesi kapsamında alındığının alacaklının kabulünde olduğu, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9. maddesi ve yönetmeliğin 8. maddesince, alacaklı faktoring şirketinin bono yönünden yetkili hamil olduğunu fatura ile tevsik etmesi gerektiğinin düzenlenmesi gerektiği, alacaklı tarafından bonoya yönelik bir fatura sunulmadığından, İİK. 170/a uyarınca 'takibin iptaline' karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
İcra mahkemesinde gerekçe bölümünde, ilama uygun olarak bilirkişi raporu doğrultusunda takip talebi ve icra emrinin, “ Euro alacakları bakımından, toplam ... Euro asıl alacağa, takip tarihinden itibaren yıllık %5,5 faiz yürütülmek suretiyle fiili ödeme günündeki efektif satış kuru karşılığı "TL." üzerinden tahsili olacak şekilde ” düzeltilmesi gerektiği belirtildiği halde; hüküm fıkrasında bu hususa yer verilmeden, sadece "TL. üzerinden yürütülebilecek takip miktarı için" karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
İİK 277 vd.na dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemi- Davalı üçüncü kişinin "borçluyu tanıdığı, arkadaşı olduğu, onun zor durumda olması nedeniyle evinde bulunan paraları verdiğini" beyan etmesi karşısında, tanışıklık ispatlanıp İİK m. 280 şartları oluştuğu- Bononun her zaman düzenlenen ve istenilen tarihte vade konulmasınun mümkün olduğu, davalılar arasında bono tanzimi ve icra takip işlemlerinin davacının alacağını etkisiz hale bırakmaya yönelik muvazaalı olduğu-
Yetki itirazının kabulüne ilişkin mahkeme kararının kesinleşme tarihinden itibaren HMK. mad. 20 uyarınca 2 haftalık süre geçmeden, alacaklı tarafça dosyanın yetkili icra müdürlüğüne gönderilmesine ilişkin başvuruda bulunulduğundan, sonraki icraya dosyası, yetkisiz icra dairesindeki takibin dosyasının devamı niteliğinde olduğu-
Mahkemece, gerekçe bölümünde alacaklı tarafından bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi, borçlu tarafa fazladan yargılama gideri yükletilmesine neden olunması hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilip, hukuk düzeni tarafından korunamayacağı gerekçesi ile şikayetin kabulüne dair değerlendirilmeler yapıldığı, gerekçeli kararın sonuç bölümünde de şikayetin kabulüne karar verildiği, ancak, hüküm fıkrasına geçildiğinde, şikayetin reddi ile takibin devamına karar verilmek suretiyle, hüküm ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiği-
Mahkemece, HMK'nun 297 ve 298. maddeleri hükümleri gereğince şüphe ve tereddüt oluşturmayacak şekilde, şikayetçinin her bir talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilerek usulüne uygun hüküm kurulması gerekeceği-
Mahkemece birleştirilmiş olan imzaya itiraz davalarının verilen kararda ayrı ayrı belirtilmesi ve her dava için ayrı ayrı karar verilmesi gerekeceği-
6100 sayılı Kanun'un 305 inci maddesine göre, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her birinin hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.