Davalı borçlu, davacı alacaklının iktisabını bildirir ihbarda bulunmadığını itiraz dilekçesinde ileri sürdüğüne davacı alacaklıda dava dilekçesinde bu hususta ihbarda bulunmadığını kabul ettiğine göre takibe konu edilen kira bedellerinin ödenmemesi sebebiyle TBK.nun 315 ve İİK.nun 269/c maddesi gereğince davalı borçlunun kiralanandan tahliyesini talep edilemeyeceğinden, mahkemece tahliye davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kira sözleşmesinde, "Kira bedelinin her ay peşin" olarak ödeneceğinin kararlaştırılmış olması, diğer taraftan iki yıllık kira bedeli karşılığı mecurun ince inşaatının kiracı tarafından karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunmaması karşısında, gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçunun oluştuğunun kabulü gerekeceği-
İİK.’nun 269 vd. maddeleri gereğince tahliyeye karar verilebilmesi için, kiralananın BK.’ nun ya da 6570 sayılı Kanun hükümlerine tâbi olmasının bir önemi bulunmadığı-
Birden fazla kira borcu bulunan borçlunun, tediye etmek istediği borcun hangi aya ait olduğunu alacaklıya bildirmesi gerektiği, bildirmediği takdirde alacaklının, ödemenin ödenmeyen önceki ay kira alacağına mahsup edebileceği-
İtirazın kaldırılması ve tahliye isteminde, yasal 30 günlük süre beklenmeden açılan davada tahliye isteminin reddi gerekeceği-
Davacıların toplu konut ve kentsel dönüşüm kapsamında kendi uhdesine düşecek bağımsız bölümlerin makul süre içinde teslim edilmemesi nedeniyle mahrum kaldıkları kira bedelinin tahsilini istediği davada, davacılar ve Belediye arasında düzenlenen muvafakat senedinde teslim süresi kararlaştırılmayıp, teslim süresini belirleme yetkisinin davalıya tanınmasında davalının, bu yetkisini kullanırken, objektif iyiniyet kurallarına uygun davranıp haklı nedenlere dayalı gecikmeler hariç, işin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği imalât süresi içinde tamamlaması gerektiğinden davacının seçimlik haklarından “aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat” isteminin değerlendirilmesi gerektiği-
11. HD. 20.04.2016 T. E: 2015/14912, K: 4411-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği- Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmekte olduğu- Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Bölge adliye mahkemesinin, dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderme sebeplerinin tadadi olarak değil tahdidi olarak sayıldığı ve bunlar arasında "Delillerin eksik toplanması"nın bulunmadığı-
Davalının alacaklının kendisine borçlu olduğu yönündeki takibe itirazlarına ve davacının karşı iddialarına göre uyuşmazlığın yargılamayı gerektireceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.