Davaya konu kiralanan, davalı kiracıya 3 yıllık sözleşme ile 2886 sayılı yasa gereği ihale suretiyle kiraya verilmiş olduğundan, davalı kiracının sözleşme bitiminden itibaren fuzuli şagil durumuna düşmüş olacağı- Davaya konu kiralananın, bilirkişi raporunda belirlendiği üzere 10.000 m2 yüz ölçümüne sahip açık otopark olup TBK'nun genel hükümlerine tabi olduğu, konut ve çatılı iş yerlerine ilişkin olarak kira bedelinin belirlenmesinin TBK 344 md. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olduğu ve Borçlar Kanunu genel hükümlerine tabi yerlerde bedel tespiti mümkün olmadığı-
Borçlunun, itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi kabul etmiş sayılacağı-
Davacının bildirdiği yıllık kira miktarına göre, HMK.nun 200. (HUMK.nun 288. md.) maddesi nazara alınarak olayda tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı-
Kira sözleşmesinde muacceliyet koşulunun davalı kiracının sıfatı ve kiralananın niteliğine göre değerlendirileceği- Mahkemece, kira ödemelerinin yapıldığı kiraya verene ait hesap ekstresinin, sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren ödemeleri gösterir şekilde getirtilip incelenerek, sonucuna göre ilişkin ödenmeyen kira artış farkı ve eksik ödenen kira alacağı bulunup bulunmadığının tespiti gerekeceği-
Henüz hakkında geçerli bir icra takibi bulunmayan mirasçılar hakkında tahliye kararı verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kira sözleşmesinde yer alan “peşin ödeme koşulu”nun kiranın “ayın ilk üç gününde ödeneceği”ni ifade ettiği-
Alacaklının 'yazılı' bir kira sözleşmesi sunamaması halinde icra mahkemesince borçlunun kabul ettiği miktara göre itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği–
Kira sözleşmesindeki “kiracının kiralananda ikinci ve sonraki yıllarda oturmak istememesi halinde 30 gün önceden ihtar çekeceği, aksi takdirde bir yıllık kira bedelini oturmasa da kiralayana tazminat olarak ödeyeceği” şeklindeki koşulun “cezai şart” niteliğinde olması nedeniyle, yargılamayı gerektirdiğinden, icra mahkemesinden istenemeyeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği-Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK 706, TBK 237. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Davalı dava dışı kişi arasındaki kira sözleşmesi içeriğinden, dava konusu taşınmazın davalı tarafından kiraya verildiği anlaşılmakla dava konusu taşınmaz yönünden ecrimisile hükmedilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.