Yerel mahkeme, 21.04.2008 tarihli oturumda bozma kararına uymuş olup, bozma kararına uymakla davacı yararına usuli kazanılmış hak doğduğu, bozma kararına uyan mahkemenin artık bozma ilamı doğrultusunda işlem yapmak yükümlülüğü bulunduğu-
Dava konusu mallar üçüncü kişinin adresinde haczedilmiş olup bu adresin borçlu ile bir ilgisinin bulunmadığının takip talebi ve ödeme emrinin tebliğini içeren belgelerden ve üçüncü kişiye ait vergi levhasından anlaşıldığı, haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği mahalde yapılmadığı, icra mahkemesinin kararı ile üçüncü kişinin işyerinde haczedilen mallar ile ilgili haciz işleminin 97. maddeye göre yapıldığı belirtilmişse de, haczin 99. maddeye göre yapılması gerektiği belirtilerek ve anılan kararın onarak kesinleştiği ve icra dairesince söz konusu karar uyarınca satış talebinin reddine karar verildiği, davalı üçüncü kişi vekilince, "davaya konu malların ithalatında kullanılan paranın davalının kardeşi hesabındayken davalının hesabına aktarıldığı ve bu parayla ithalat yapıldığına" ilişkin iddianın incelenen banka hesap ekstreleri ile doğrulandığı, birbirini teyit eden proforma faturası, menşe şartnamesi, akreditif damgası, gümrük giriş belgesi ve tanık beyanları da gözetildiğinde, malın sahibinin davalı üçüncü kişi olduğunun kanıtlanmış olduğu- Markanın borçlu adına tescil edilmiş olmasının da tek başına mülkiyeti göstermeyeceği, bu yönde hukuka aykırı kullanım iddiasının bulunmadığı, böyle bir iddianın varlığı halinde ise uyuşmazlık konusunun markanın usulsüz kullanımına ilişkin olduğu- Davalı üçüncü kişi tarafından sunulan adi yazılı kira sözleşmesinin diğer tarafı olan dava dışı kişi ile davalı borçlu şirketin, borcun doğumu sırasında bir ortaklıkları bulunmadığı, davalı üçüncü kişi, malların kendisine ait olduğunu, menşeini, malların sadece kendisinin kullandığı işyerinde haczedildiğini kanıtladığından, mülkiyet karinesi davalı üçüncü kişi yararına olup, (dava açma dolayısıyla) ispat yükü davacı alacaklıda olduğundan ve alacaklı tarafça karinenin aksi kesin ve güçlü delillerle kanıtlanamadığından, direnme kararının yerinde olduğu-
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinde müşterek ve müteselsil kefil olarak yer alan davalılar hakkında, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından başlatılan icra takibinde, sözleşmenin 71. maddesi uyarınca belirlenecek akdi ve temerrüt faiz oranları dikkate alınarak mı yoksa yasal faiz oranı uyarınca mı alacak miktarının tespit edilmesi gerektiği-
İflas yoluyla takibe itiraz üzerine açılan dava «itirazın kaldırılması ve iflas davası» olup, İİK’nun 67. maddesi anlamında «itirazın iptali davası» olmadığından, bu dava sonunda «itirazın iptaline ve takibin devamına» karar verilemeyeceği—
Ödeme şeklinin yabancı para olarak kararlaştırılmış olması nedeniyle davacının alacağının iflas masasına yabancı para olarak kaydettirme hakkının da bulunduğu-
Alacaklı hakkından kısmen ya da tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan dolayı doğan zararı tazmine mecbur borçlunun, borcun teehhürle ifasından dolayı zarar ve ziyandan mükellef olduğu gibi zararın geçmiş günler faizini aşması halinde bundan dahi sorumlu olacağı-
Taşınmak üzere tesellüm edilen veya gemiye yüklenen yükün konişmentoda tavsifinin (belirlenmesi) zorunlu olacağı, zira tesellüm ikrarı ve teslim taahhüdü tamam olabilmesi için tesellüm edildiği ikrar ve varma limanında teslimi taahhüt edilen şeyin ne olduğunun (cinsi, miktarı) vs. beyan edilmek lazım geleceği, konişmento için esaslı bir unsur olan bu tavsifin yükün gemideki diğer yüklerden her zaman ayırt edilmesini sağlayacak nitelikte ve tam olması gerekeceği, taşıyan yükün miktarını, markasını ve haricen beli olan hal ve niteliğini, yükletenin talebi üzerine onun beyanına göre konişmentoya yazmakla yükümlü olacağı, yükün cinsi TTK. 1098 b.8 (şimdi; Yeni TTK. mad. 1229) uyarınca konişmentoya yazılmasının gerekeceği, yük ambalajlı ise TTK 1110/D fık.2 b maddesi gereğince taşıyanın “içerik belli değil” kaydını konişmento’ya koyacağı, görüldüğü gibi dosyadaki konişmentolardan anlaşıldığı kadarı ile , bir kısmı emredici bulunan bu kayıtların konişmentoya konulmadığı
23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 sayılı Yasanın 29. maddesi ile Borçlar Kanunu'nun 83. maddesine bir fıkra eklenerek, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının, bu borcun vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceğinin kabul edildiği, aynı Yasanın geçici 1. maddesine göre bu Kanunun 29. ve 30. maddesinin, yürürlük tarihinden önceki tarihli ilişkilerden doğan ve halen görülmekte olan davalarda uygulanamayacağı-
Tazminat davası-
Üzerinde baskı tarihi yer alacak olan çeklerin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, bankaların o çeke ilişkin kanuni ödeme sorumluluğunun sona ereceği- Sözleşmede davacı bankanın çek depo talebinde bulunabilmesi için net ve açık bir şekilde “çek depo talebi” yazılmamış olduğu, çeklerin de 3167 sayılı kanunun 14.12.2009 tarihinde kabul edilen 5941 sayılı yeni çek kanunu (2009) ile yürürlükten kaldırılan ve aradan 9 yıl gibi bir zaman geçmesi nedeniyle talep edilmemiş olması açıklamalarında da KAYIP yazılı olması nedeniyle davacı bankanın çek depo talebinde bulunamayacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.