Davanın, tasarrufun iptali talebine ilişkin olup, davanın niteliğine göre borç miktarının ya da iptali talep edilen tasarrufa konu malın değerinden hangisi az ise ona göre harç alınması gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen değeri arasında misli fark bulunduğundan, bu durumda tasarrufun iptale tabi olduğu- Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptâl edilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun aynı günde 19 adet taşınmaz sattığı bu taşınmazlardan üçünü davalıya, beşini davalı ile aynı soyadını taşıyan kişilere satıldığı, yine takip dosyasındaki ihalede dava konusu takip borçlularına ait iki taşınmazın icra ihalesi sonucu davalı tarafından alındığı, borçlu ile davalının aynı ilçe, köy ve ciltte nüfusa kayıtlı olduğu, faaliyet yerleri farklı olsa da faaliyet alanlarının aynı olması gibi maddi ve hukuki olgular gözönüne alındığında davalının İİK’nun 280/1 maddesi kapsamında borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü gerektiği; yine borçlu vekilinin savunmasında diğer davalının satış bedelinin 25.000 TL’sini banka aracığıyla ödediğini, kalan 12.715,30 TL’nin de takip borçlusu şirketin borcuna mahsup edildiğini belirtiğinden diğer davalının da borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek durumda olduğunun kabulü gerektiğinden dava konusu tasarrufların İİK’nun 280/1 maddesi gereğince davacının alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Davanın, davacıyı alacağından yoksun bırakmak amacıyla yapılan muvazaalı taşınmaz satışının iptali istemine ilişkin olduğu, davacının bu davadaki amacının, alacağını alabilmeye yönelik olarak danışıklı olduğunu ileri sürdüğü hukuki işlemin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamak olduğu, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğuracağından danışıklı işlemin kanıtlanması halinde İİK'nun 283/2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının alacağını alabilmesi için dava konusu tasarrufun davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptali ile haciz ve satış yetkisi verilmesi yönünden hüküm kurulmasının gerekli olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında; ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın tam olarak kanıtlanması beklenmez ise de ihtiyati hacize hükmedilebilmesi için mahkemeye asgari somut delillerin sunulması ve bu delillerin mahkemece değerlendirilebilir durumda olması gerekir- Tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamına göre; borçlu ile davalılar arasında yakınlık ve tanışıklık ilişkisi açıklanmadığı gibi, ivazlar arasındaki misli fark ilişkine ait somut bilgi ve iddialar açıklanmadan, yasal mevzuat ve içtihatlar tekrar edilerek açılan davada İ.İ.K.'nın 281/2. maddesi koşulları ile yaklaşık ispat kriterleri sağlanamadığından ihtiyati hacizin reddine dair mahkeme kararında yasaya aykırılık bulunmadığı, yargılama sırasında sunulacak delillere göre talep halinde ihtiyati haciz şartlarının her zaman yeniden değerlendirilebileceği göz önüne alındığında, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılması gerekeceği- Bu davalarda ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerektiği-
Gerek borçlunun savunması gerekse davalının icra ceza makemesindeki savunmasından "dava konusu satış işleminin borca mahsuben yapıldığını" belirtmesi karşısında, borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutat ödeme olmaması nedeniyle İİK. mad. 279/2 gereğince iptali gerektiği-Borçlu ile davalı arasında alacak borç ilişki bulunması, borçlu şirket temsilcisi ile davalının aynı ilçe, aynı mahalle ve aynı ciltte nüfusa kayıtlı olmaları, aynı sitede komşu olmaları nedeniyle davalının borçlu şirketin durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu-
Borca mahsuben yapılan taşınmaz devri İİK'nun 279/I-2.madde gereğince mutad ödememe olmaması nedeniyle iptale tabi ise de somut olayda İİK'nun 279/1 maddesinde öngörülen 1 yıllık süre geçmiş olduğundan anılan maddenin uygulanma olanağı bulunmamakla birlikte dava konusu 11 nolu parsel yönünden taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunması nedeniyle İİK'nun 278/III-2, davalı 3.kişinin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK'nun 280/1 maddesi, yine dava konusu 17 nolu bağımsız bölüme ilişkin tasarrufun da İİK'nun 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olması nedeniyle eldeki davanın kabulüne dava konusu tasarrufların davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle iptaline karar verilmesi gerek
Davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin, dava konusu taşınmazların gerçek satış bedelini haricen ödediklerini banka dekontları ile kanıtlamaları (ve bu kişilerin kötüniyetli olduklarının davacı-alacaklı tarafından kanıtlanmamış) olması halinde, açılan tasarrufun iptali davasının reddedilmesi gerekeceği–
Sözleşmede kararlaştırılan tazminatın süresiz uygulanamayacağı, maktu tazminatın tarafları bağlayacağı süre sözleşmedeki teslim süresinin, gecikilen sürenin uzunluğu, öngörülen tazminat miktarı, geçen süre içinde gerçekleşen enflasyon, fiyat artışları, döviz fiyatları ve faiz oranlarındaki artış ve eksilişler ve rayiçlere göre istenebilecek miktar ile maktu tazminatın ödenmeye devam edilmesi halinde arsa sahibinin elde edeceği miktarlar da gözönünde tutulmak suretiyle bu hususta bilirkişi görüşünden de yararlanılarak, sözleşmedeki miktarın en az 1 yıl süreyle mutlak bağlayıcı olacağı ve maktuen belirlenen miktar ile rayiçlere göre saptanacak miktar arasında en az bir misli fark bulunması gerektiği de dikkate alınarak hakkaniyete uygun biçimde hakim tarafından takdir edilmesi gerekeceği, hakim tarafından belirlenen makul süreden sonraki gecikme tazminatı miktarının da; taşınmazın mevkii, konumu, ülkenin ve inşaatın yapıldığı yerin sosyo ekonomik koşulları da gözönünde tutulmak suretiyle ve sözleşmede kararlaştırılmış gecikme tazminatı yokmuş gibi gecikme tazminatının en az mahalli piyasa rayiçlerine göre mahrum kalınan kira bedeli kadar olacağı ilkesine göre bilirkişiye hesaplattırılması gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.