Borçlunun parasını kendi verdiği ancak muvazaalı olarak başkası adına tescil edilen mallar için de dava açılmasının mümkün olduğu (nam-ı müstear), bu durumda, hangi şartlar dahilinde taşınmaza sahip olunabileceği ve davalılar arasında organik bağlantı olup olmadığı üzerinde durulması gerektiği- Dava konusu taşınmazın davalı şirket kurulmadan önce davalı üçüncü kişiye tahsis edilmiş olması ve 160.000 TL peşinatın davalı şirket kurulmadan önce davalı üçüncü kişi tarafından ödenmesi, davalı üçüncü kişinin uzun süredir ticaret sicil kaydının olması, bilirkişi raporunda ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından yapıldığının belirlenmesi ve bu ödemelerin davalı borçlu şirketin gelirleri ile yapıldığına ya da ödemelerin şirketin hesaplarından yapıldığına dair dosyada belge olmaması ve bu hususta muvazaa iddiasının ispatlanamamış olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
İcra dosyası kapsamından davalı borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, borç tasfiye protokolünden davalı borçlunun içinde bulunduğu borçluların on bankaya 21.153.996,48 Euro borçlu oldukları, davalı borçlu hakkında düzenlenen haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup borçlunun aciz halinde olduğu, davalıların anlaşmalı boşanma ile boşandığı ve dava konusu taşınmazların davalı borçlu tarafından üçüncü kişi eşine bırakıldığı, taşınmazların davalı eşi adına tescil edildiği; kesinleşen mahkeme kararından, davalı üçüncü kişi eşin boşandığı borçlunun soyadını kullanmasına izin verildiği, davalı üçüncü kişinin dilekçesinden üçüncü kişinin dava dışı takip borçluları olan şirketler grubunun hissedarlarından olduğu anlaşılmakla, mahkemece, takip konusu kredi sözleşmelerinin düzeleme tarihi olmadığından tarihler sorularak sözleşme tarihi iptali istenen tasarruflardan önce ise davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne, kredi sözleşmeleri iptali istenen tasarruftan sonra ise, davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı taraftan alacağın doğumuna (tasarruftan önce olduğuna) ilişkin delil sorulmadan ve bu konuda davacı vekiline kesin süre verilmeden ve kesin süreye uymamanın sonuçları da hatırlatılmadan -tensiple verilen süre HUMK mad. 163’e uygun olmadığı halde- mahkemece ‘borcun tasarruftan sonra doğması’ nedeniyle davanın reddine karar verilemeyeceği-
İptâl davalarında, borçlu ile işlemde bulunan davalı -üçüncü kişilerin, "dava konusu taşınırları/taşınmazları satın alabilecek mali güce sahip olup olmadıkları"nın mahkemece araştırılması gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal olmadığı takdirde tenkis isteği-
İcra takibinin dava açıldıktan sonra yapılmış ve kesinleşmiş olmasının mümkün olduğu, önemli olan yargılama aşamasında borçlu hakkında icra takibinin varlığı olduğu, davada taraf teşkili tamamlandıktan sonra davacı alacağının kesinleşmesi beklenip davaya konu aracın tasarruf tarihindeki gerçek değeri de belirlendikten sonra davanın diğer şartlarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekeceği-
Takibin kambiyo hukukuna ilişkin olmasının ve kesinleşmesinin alacağın gerçek olmadığı iddiasının incelenmesine engel olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.