Mahkemece, davalılar arasındaki dava konusu senetlerin gerçek bir borcu içermediği muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dava konusu senetler ile bu senetlere yönelik yapılan takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Boşanmış olan eşler arasında devam eden mal tasfiyesine ilişkin dava sırasında eşlerden birinin diğerinden mal kaçırmak için evlilik birliği içinde edindikleri nizalı taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalıya devrettiği iddiasıyla açılan tasarrufun iptali davasında, tasfiye talep eden davacı eşin diğer eşten dava neticesinde alacaklı olma ihtimali bulunduğundan, mal tasfiyesine ilişkin davanın sonucunun bekletici mesele yapılarak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerektiği-
Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan davalı üçüncü kişilerin tasarrufunun iptali davasına dahil edilmesi gerektiği- İİK. mad. 97/13 uyarınca, takibin ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığından,  alacaklı yararına %40 tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu-  Karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde, dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK'nun 283/1. maddesi gereğince, takip dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olacak şekilde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği- İcra mahkemesinin “karşılık dava” olarak açılan tasarrufun iptali davasına bakabileceği-
Mirasçılıktan çıkarma sebebinin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi ta­sarrufta belirtilmemişse tasarrufun, mirasçının "saklı payı" dışında yerine getirileceği ancak, miras bırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü "açık bir yanılma" yüzün­den yapmışsa, çıkarmanın geçersiz olacağı (TMK.md.512/3) -Mirasçılıktan çıkartma tasarrufu" miras bırakanın, mirasında "tasarruf edebileceği kısım" kadar, diğer bir de­yişle, mirasçılıktan çıkartılan Eş'in "saklı payı" dışında geçerli olacağı-
Davalı-borçlunun annesi olan davalı-üçüncü kişi, "davaya konu taşınmazın gerçekte müvekkiline ait olduğunu, taşınmazın bulunduğu yerde olmadığından, davalı (oğlu) borçlu adına satın alındığını, peşinatın ve çekilen kredinin kendisinde ödendiğini, sonrasında borçlunun kardeşlerinin razı olmaması sebebiyle, taşınmazın, boşanma davası açılmadan önce geri alındığını, muvazaa bulunmadığını" savunmuşsa da, "boşanma davasının sonuçlarını bertaraf etmek için dava konusu taşınmazın muvazaalı olarak devredildiği" iddiasıyla açılan tasarrufun iptali davasının kabulü ile taşınmaz üzerinde -icra dosyalarındaki asıl borç ve fer'ilerini aşmayacak şekilde- cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Vasiyetnamenin geçersizliğinin (bâtıl olduğunun) def’i yoluyla her zaman ileri sürülebileceği -
6183 sayılı Kanunun 29. maddesi (ve İİK'nun 279/II. maddesi) uyarınca "para veya mutad ödeme vasıtalarından ayrı bir şekilde yapılan ödeme"lerin iptale tabi olduğu–
İcra ve İflas Kanunu'nun 277. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
HMK.’nin 115/3. maddesi gereğince “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği-
Hacze dayanak yapılan tasarrufun iptali ilamında, İİK'nun 283/1. maddesi hükmüne uygun olarak yalnızca satış işleminin iptaline karar verilmekle yetinilmiş olup, 3. kişi adına olan tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline dair bir hükmün kurulmadığı, bu nedenle taşınmazın mülkiyetinin 3. kişiye ait olduğu, bu durumda şikayetçi taşınmazın maliki olduğuna göre İİK'nun 134. maddesinde belirlenen “tapudaki ilgili” sıfatı bulunduğundan ihalenin feshini istemeye hakkının olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.