Cevap dilekçesinde uyuşmazlığın çözümü ile ilgisi olmayan ve hakaret içeren ifadelere yer verilmesinin kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Yazı davacıyı aşağılayıcı ve incitici nitelikte olmadığından davacının kişilik haklarına hukuka aykırı şekilde yapılmış bir saldırının bulunmadığı-
Davalıdan kaynaklanan davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamış ve Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları gerçekleşmediğinden, manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
E. ve söylemlerinin daha uygun bir dil kullanılarak eleştirilebilecekken "yüzsüz" nitelemesi ile eleştirilmiş olmasının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Haberin görünür gerçekliğe uygun olduğundan, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Davacı bir siyasi partinin yöneticilerinden olduğuna göre bu konudaki siyasi açıklamalarının basın tarafından yorumlanmasının (bu bağlamda karşı görüşlerin işbirlikçi ve teslimiyetçilik olarak nitelendirilmesi) eleştiri sınırlarının aşılmadığını göstereceği-
Boşanma davasından önce "eve dön ihtarı" çeken eşin önceki olayları affetmiş sayılacağı-
Taraflar arasında çocuğun gece saatlerinde büyükbaba ve büyükanneye götürülmesi konusunda çıkan son tartışmada davacı kocanın eşine şiddet uyguladığının, çocuğu alarak evi terk ettiğinin anlaşıldığı, bu durumda, oluşan geçimsizlikte kusurun tamamen davacı kocaya ait olduğunun, kadına bir kusur yüklenemeyeceğinin anlaşıldığı, boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurunun varlığının gerekeceği-
Yazı bir bütün olarak incelendiğinde eleştiri sınırları içinde kaldığı asıl amacın, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkları anlatmak olduğu, davacı şirketle ilgili hususların ayrıntı niteliğinde bulunduğu görüldüğünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kadının İstanbul'da 1 adet mesken, “Sosyal tesis ve havuz” niteliğinde bağımsız bölüm, Tekirdağ’da 1 mesken, 2 adet bahçeli kerpiç ev, 3 adet tarla ve 1 adet bağının bulunduğu ve maliki olduğu taşınmazlardan kira gelirleri elde ettiği anlaşıldığından kadının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna göre boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından yoksulluk nafakası talebinin reddi gerektiği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.