İhtarnamenin borçluya tebliğ edildiğinden söz edilebilmesi için, kredi sözleşmesinde bildirilen adresin değiştirilmiş ve yeni adresin bildirilmemiş olması gerektiği; eğer kredi sözleşmesinde bildirilen adres değiştirilmemiş ise ihtarnamenin Tebligat Kanunu hükümlerine göne usulüne uygun olarak borçluya tebliği gerektiği- Somut olayda; takip dayanağı belgelerin incelenmesinden, borçlunun kredi sözleşmesinde bildirilen adresinin ... olduğu, hesap kat ihtarının “Villa Verde Pansiyon ... ... " adresine tebliğe çıkarıldığı, ihtarnamenin tebliğ edildiği adresin genel kredi sözleşmesinde gösterilen adres olduğu, adresin sürekli kapalı olduğu, muhatap borçlunun adreste ismen tanınmadığı şerhiyle tebligatın iade edildiği, muhatap borçlunun adres değişikliğine ilişkin beyanının bulunmadığı, daha sonrasında icra emrinin ,,,. " adresine tebliğe çıkarıldığı, “muhatap borçlunun çarşıda olduğundan birlikte ikamet eden eşi M.K.’a tebliğ edilmiştir ” şerhiyle usulüne uygun olarak tebliğ edildiğinin anlaşılmış olduğu-
Borçluların gecikme cezası ile ilgili şikayeti yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği anılan eksikliğin giderilmesi nedeniyle Mahkeme kararının bozulması gerektiği-
Şirkete çıkartılan 89/1 haciz ihbarnamesinin yetkili kişinin adreste bulunup bulunmadığı tespit edilmeden doğrudan çalışana tebliğ edilmesi nedeni ile tebligat işleminin usulsüz olduğu ve bu nedenle 89/1 haciz ihbarnamesinde yazılı süre sona ermediğinden, borcun üçüncü kişinin zimmetinde sayılması hususunun gerçekleşmediği- Usulsüz tebligata dayalı çıkartılan 89/1 akabinde 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnamelerinin yok hükmünde olduğu ve bu hususun süresiz şikayete tabi olduğu-
Borçlunun meskeniyet şikayetini (İİK. mad 82/I-12) haczi öğrenme tarihinden itibaren 7 gün içinde yapabileceği- Meskeniyet iddiasında bulunulan taşınmaza ilişkin haczin borçluya 103 davetiyesi ile tebiğ edilmesine ve bu tebligatın usulsüz olduğuna dair 7 gün içinde şikayet de bulunulmadığına göre tebliğden itibaren 7 gün içinde yapılamayan meskeniyet şikayetinin de süre yönünden reddedilmesi gerekeceği-
Kural olarak borçlunun itiraz hakkı kendisine ödeme emrinin tebliği ile doğarsa da, borçlunun, kendisine ödeme emrinin tebliğini beklemeden -alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesini taşıması halinde- icra mahkemesine yapacağı itirazın (ve şikayetin) icra mahkemesince «süreden ret» edilmeden inceleneceği—
Bila tebliğ iade edilen ilk tebligatın mahalle adı yazılmadığı gerekçesi ile adrese gidilmeden iade edilmiş olması nedeni ile aynı adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu-
Satış ilanının borçlunun adresinde bulunmadığı tespit edilmeksizin doğrudan aynı adreste bulunan eşine tebliğ edildiği, bu sebeple borçluya yapılan satış ilanı tebligatının usulsüz olduğu- Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Ödeme emri tebliğ işleminin, “ Adreste kimse bulunamaması üzerine, adresin kapalı olması sebebi en yakın komşu, kapıcı veya yöneticiye sorulmuş, verilen sözlü beyanda muhatabın geçici olarak çarşıya gittiğinin beyan edilmesi üzerine tebliğ imkansızlığı sebebiyle tebliğ zarfı (ismi ve yetkili olduğu mahalle net olarak okunamayan) muhtara teslim edilmiş olup, 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşusu F.D.'a haber verildi....” şerhi ile Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılmak istendiği, ancak tebliğ mazbatasında, bilgisine başvurulan kişinin kim olduğu ve sıfatı konusunda hiçbir bilginin bulunmadığı, beyanlarının tebliğ mazbatasına yazılıp imzalatılmadığı, imzadan çekinme hali var ise, bu durumun da tesbit ve tevsik edilmediği, dolayısıyla yapılan tebligatın usulsüz olduğunun anlaşıldığı, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebliğin, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı-
Davalının adresine gidildiğinde komşudan davalının burada oturup oturmadığı veya bu adreste ise tebligat saaatinde nerede olduğu hususunda araştırma yapılmadığı, bu hususta kimsenin beyanının alınmadan tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı anlaşıldığından tebligatın usülsüz olduğu-Kesin hüküm için; her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; müddeabihin ve dava sebebinin aynı olması gerektiği- Dava sebebi, hukuki sebep olmadığı; davacının davasını dayandırdığı vakıalar olduğu-
Davalının tebligat için bilinen en son adreslerinin araştırması ve dava dilekçesi ve duruşma oturum gününün davalıya tebliğe çıkartılmasının mahkemenin görevi olduğu, bu konularda davacı tarafa süre ve kesin süre verilemeyeceği- Muhatabın yurt dışında bulunması nedeniyle tebligatın iade edilmesi üzerine, davalının yurt dışı adresinin bildirilmesi için davacıya bir hafta kesin süre verilerek, bu süre içinde davalının adresi bildirilmezse davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ihtar edilmiş ve davacı tarafça davalının yurt dışı adresinin bildirilmemiş olması nedeniyle "davanın açılmamış sayılmasına" karar verilmişse de, dava dilekçesi ve duruşma oturum gününün davalıya tebliğe çıkartılması mahkemenin görevi olduğundan, bu konularda davacı tarafa süre ve kesin süre verilemeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.