Yoksulluk nafakası isteminin incelenmesi sırasında davalının mevcut olduğu ileri sürülen bir evinin değeri araştırılıp onu yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağının tesbitinin gerektiği-
Dava dilekçesinde iddiaların ileri sürülüş biçimi itibariyle davacı, TMK. mad. 185/3 fıkrasında belirtilen "sadakat yükümlülüğüne" aykırı davranmaktan dolayı, kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiasıyla davalı eşinden manevi tazminat isteminde bulunmuş olduğundan, davanın yasal dayanağının, bu hâliyle dava aile hukukundan kaynaklandığı ve davaya bakmakla aile mahkemesinin görevli olduğu- "Davanın hukuki dayanağının Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümleri olduğu, boşanmaya sebep olan olay nedeniyle kişilik hakları zedelenen tarafın manevi tazminatı boşanma davasıyla birlikte isteyebileceği gibi, boşanmaya bağlı olmaksızın 'hakların yarışması' çerçevesinde genel hükümlere dayanarak da isteyebileceği, bir kişinin sorumluluğu birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa, hâkimin zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar vereceği, somut davada davacının manevi tazminat talebi boşanmadan bağımsız olarak haksız fiile ilişkin hükümlerden kaynaklandığından asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Boşanma davasında tazminat miktarı belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumunun, kusur derecelerinin, paranın alım gücünün dikkate alınacağı-
Boşanmaya sebep veren olaylarda kadın ağır kusurlu olduğundan yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerektiği- Boşanmaya sebep olan olaylarda kadın ağır kusurlu olduğundan ve gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda erkeğin kişilik haklarına da saldırı teşkil eder nitelikte olduğundan erkek yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davalı-davacı (kadın)'ın bir başka erkekle ilişkide bulunarak bu kişiden çocuk sahibi olduğu, bu suretle sadakat yükümlülüğünü ağır olarak ihlal ettiği, davacı-davalı (koca)'nın da güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının daha ağır kusurlu kabul edilmesi gerekirken eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmasa da, TMK'nun 166/2 maddesi hükmü karşısında sonucu bakımından doğru olduğu- Kusur tespitinde hataya düşülmesi sonucu daha ağır kusurlu olan kadın yararına yoksulluk nafakası takdirinin doğru olmadığı, koca yararına manevi tazminat takdiri (TMK.174/2) gerektiği- Kocanın, kendisinin olmadığı açık olan çocuk için nafaka yükümlülüğü bulunmamasına rağmen tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmemesi gerektiği-
Davalının ekonomik ve sosyal durumunda boşanmadan önceki koşullara göre olumlu yönde değişiklik olup, maaşı arttığından ve davacı kadının asgari ücret seviyesinde gelire sahip olmasının ona yoksulluk nafakası bağlanmasına engel kabul edilmediğinden, mahkemece, boşanma kararı ile kurulan dengenin korunması; nafaka miktarının uygun bir miktarda artırılması, nafakanın kaldırılmasına ilişkin karşı davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
2. HD. 05.06.2018 T. E: 2016/19885, K: 7316-
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan süresiz nafaka isteyebileceği-
Boşanmaya sebep olan fiili ayrılığın tek başına manevi tazminat sorumluluğunu gerektirmeyeceği-
Nafaka davalarının adlî tatil içinde de görülebileceği–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.