Takibe konu çekin muhatap bankaya ibrazı üzerine banka tarafından “Keşideci imzası tutmadığından işleme alınamamıştır” şeklinde şerh düşüldüğü ancak herhangi bir ibraz tarihi bulunmadığı görüldüğünden, alacaklının TTK'nun 796 ve 808. maddeleri gereğince müracaat hakkını kaybettiği, bu durumda takip dayanağı söz konusu belge kambiyo senedi vasfını taşımadığından adi havale niteliğinde olup, borçlunun borcu kabulü de bulunmadığından, bu belgelere dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayıp takibin iptali gerekeceği, takibin iptali kararının yasal dayanağı İİK'nun 170/a maddesi olup, bu maddede tazminat öngörülmediğinden, alacaklının tazminatla sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu- İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemeyeceği- İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemeyeceği- İbranamedeki irade fesadı hallerinin, bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerektiği ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemeyeceği- İbra sözleşmesinin, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olduğu; varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesinin mümkün olmadığı- İşçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcunnun ibraya konu olmasının düşünülemeyeceği- Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olduğu buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu- Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olmasının makbuz etkisini ortadan kaldırmayacağı- Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesinin geçerli sayılacağı- İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesinin ibra iradesinin bulunmadığını gösterdiği- İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiğinin söylenemeyeceği- İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmayacağı-
Akdi reddetmeyip kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini bildirerek itiraz eden borçlunun itiraz sebeplerini ve isteğini noterlikçe re'sen tanzim veya imzası tasdik edilmiş veya alacaklı tarafından ikrar olunmuş bir belge ile ispat etmesi gerektiği- Davalı tarafından ibraz edilen düşük kira bedelli ikinci kira sözleşmesinde ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh bulunmadığı, ilk sözleşmenin yapılmasından sonra aylık kira parasının (21.500,00 TL den 4.166,66 TL ye) indirilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalının dayandığı kira sözleşmesinin kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiği anlaşıldığından tarafların iradesini yansıtan takibe dayanak ilk kira sözleşmesinin dikkate alınması gerektiği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni olduğu, bu durumda, mahkemece yapılacak işin, tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar ve buna uygun hüküm oluşturmaktan ibaret olduğu-
Çekte lehtarın gerçek ya da tüzel kişi olmamasının, çekin geçerliliğini etkilemeyeceği, böyle bir çekin “hamiline” yazılmış sayılacağı-
İcra hukuk mahkemesinin, 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar vereceği, itirazın kabulü kararı ile takibin duracağı-
Mahkemece haberdar olmaya esas sayılan tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21/1. ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri nazara alındığında usulsüz olduğu zira, tebliğ memuru tarafından borçlunun nerede olduğunun araştırılmadığı, sorulması gereken kişilerden sorulmadığı, muhatabın tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği hususunun tespit edilmediği anlaşıldığından, şikayet eden borçlunun, hakkındaki takipten daha evvel haberdar olmuş sayılamayacağı nazara alınarak şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun borca veya imzaya itirazının “süre aşımı” nedeniyle ret edilmesi halinde, alacaklı lehine % 40 tazminata hükmedilemeyeceği-
Mahkemece, davacı borçlular vekiline kimin imzasına itiraz edildiği hususunun açıklanması için iki haftalık kesin süre verildiği ve bu ihtarın yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğinin görüldüğü, ancak dava dilekçesi ve sonuç kısmından borçlular yönünden imzaya itiraz edildiği anlaşıldığı gibi, borçlular vekiline açıklama yapması için duruşmada ara kararla verilen sürenin kesin olduğunun da belirtilmediği ve yine eksikliğin tamamlanmaması halinde uygulanacak yaptırımın ihtar edilmediği görülmekle yapılan işlem usule uygun olmayıp sonuç doğurmayacağından, mahkemece, işin esasına girilip inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
«Rakamla ve yazıyla gösterilen bono bedelleri arasında fark bulunması halinde, yazıyla gösterilen bedele itibar edileceğini» öngören TK’nun 588. maddesinin bonoda iki ayrı vâde tarihinin bulunması halinde uygulanamayacağı (yani; bu durumda yazıyla belirtilen «vâde tarihi»ne itibar edilemeyeceği ve bononun geçersiz olacağı)-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.