İş sözleşmesinin, işverenin iflasıyla sona ermeyeceği, İş Hukuku ve İcra ve İflas Hukukunda, iflas halinde sözleşmenin ifasını engelleyecek bir hüküm de bulunmadığı, iflasın, bir mücbir sebep de teşkil etmeyeceği, İİK'nın 198 ve 224. maddelerinde öngörülen iflas idaresinin seçim hakkı ve sözleşmenin aynen ifasına karar vererek iş vermeye devam edebilmesinin, iş sözleşmesinin iflasla sona ermediğini göstertiği, iflas masasının, sözleşmeyi devam ettirmek istemesi halinde, işçinin çalışmasını devam edeceği ve ücretini masadan masa alacağı olarak tam olarak alabileceği (İİK.m.248) ve bu ücreti için masadan teminat gösterilmesini talep edebileceği, İİK. mad. 224 gereğince müflisin sanat veya ticaretinin devamına karar verebileceğinin öngörüldüğü-
Davalının adresine gidildiğinde komşudan davalının burada oturup oturmadığı veya bu adreste ise tebligat saaatinde nerede olduğu hususunda araştırma yapılmadığı, bu hususta kimsenin beyanının alınmadan tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı anlaşıldığından tebligatın usülsüz olduğu-Kesin hüküm için; her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; müddeabihin ve dava sebebinin aynı olması gerektiği- Dava sebebi, hukuki sebep olmadığı; davacının davasını dayandırdığı vakıalar olduğu-
Tazminat davası-
İlamın, tefhim edilen kısa karara uygun yazılmasının ve gerekçe taşımasının kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olduğu-
İlam taşınmazın aynı ile ilgili, kayıt ve sicillerde değişiklik yaratacak hüküm içermediğinden ve anılan madde kapsamında kalmadığından, icrası için kesinleşmesi şartının bulunmadığı-
İİK 278/2 hükmü gereğince de dava konusu gayrımenkulün davalı borçlu tarafından davalı ...'a gerçek değerinin çok altında düşük bedel ile satılmış olmasına, davalı 3. Kişi ...'ın davalı borçlunun kardeşi ile evli olduğunun anlaşılmasına, davalı ... ...'ün de davalı borçlunun yiğeni olmasına, İİK 280/1 hükmü gereğince davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişiler olduğunun anlaşılmış olmasına göre mahkemece verilen 'davanın kabulüne' ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
İşçinin ücretini ve çalışma süresini bilmesi gerektiği varsayımı ile ihbar ve kıdem tazminatının belirli olduğunu düşünmenin isabetli olmadığı, izin ücreti bakımından da durumun aynı şekilde olduğu- Fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının da davanın başında belirlenmesinin mümkün olmadığı- İşçilik alacaklarına ilişkin davanın belirsiz alacak davası olduğu-
Kefiller, kefalet limitleri ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçlarından sorumlu olup, mahkemece davalı müteselsil kefillerin kefalet limitleri ve temerrüt tarihleri ayrı ayrı gözetilerek, sorumlu oldukları borç miktarlarının banka kayıtları üzerinde, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulunca yapılacak inceleme ile belirlenip, alınacak rapora göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu edilen işçi alacaklarının hesabına esas ücret miktarı belirsiz olup, ücretteki belirsizlik alacakların miktarını etkileyeceğinden dava konusu edilen alacakların belirsiz olduğunu kabul edilmesi gerektiği- Davanın kısmi dava olarak açıldığı, bilirkişi raporundan sonra davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile dava konusu edilen bazı alacakların miktarını arttırdığı görülmekle, dava, karar ve Özel Daire bozma karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK. mad. 109/2 uyarınca alacaklar belirsiz olduğundan davacının kısmi dava açmasının mümkün olduğu- Davalı banka "bordrosu sunulan işçilerin aynı ünvanda kadro tanımlaması olmadığından muadili olan ve davacı ile aynı işi yapan, aynı özellikte emsal işçi tanımlaması ile işe devam ettiklerini" belirterek ek rapora itiraz etmiş olduğundan, sendikanın bildirdiği ücretin emsal ücret olamayacağı, öncelikle davalı Banka vekilince bordroları sunulan işçilerin davacının emsali olup olmadığı ile ilgili olarak bu konuda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak bu işçilerin davacının emsali işçi olmadıklarının anlaşılması hâlinde, geçersizliği tespit edilen fesih tarihi olan ile davacının işe başlatılmayarak iş sözleşmesinin feshedilmiş sayıldığı tarih arasındaki süreçte davalı işyerinde ücret ve ekleri yönünden genel artış yapılıp yapılmadığı sorularak varsa buna ilişkin kayıtların getirtilmesi suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Geçersiz sayılan fesih tarihini izleyen dört aylık süre esas alınarak hesaplanması gereken boşta geçen süre ücreti mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda davalının kabulünde olan aylık brüt 857,00TL üzerinden hesap edilmiş olup davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyizi olmadığı, kararın davalı Bankanın temyizi üzerine davalı lehine bozulduğu dikkate alındığında, yapılacak emsal ücret araştırması ile belirlenecek ücret düzeyine göre hesaplama yapılırken (yapılan araştırma sonucunda tespit edilecek ücretin davalının kabulünde olan miktarın üzerinde olması hâlinde) bu hususta davalı lehine kazanılmış hak oluştuğu-
22. HD. 25.10.2018 T. E: 2017/16042, K: 23213-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.