Davacı tarafından Belediyeden kiralanarak işletilen kafeteryaya ilişkin abonelik sözleşmesinden doğan fatura borcuna yönelik her iki tarafın da ticari işletmesine ilişkin davada görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu- Mahkemece; davanın "ticari dava" olarak kabulü ile öncelikle yargı yerinde ayrı asliye ticaret mahkemesi varsa görevsizlik nedeniyle HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, ayrı asliye ticaret mahkemesi yoksa, davaya asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması ve HMK. mad. 297/1-a uyarınca da, kararın asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla verildiğinin hükümde gösterilmesi gerektiği-
Kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla verildiğinin kabulü ile dava konusu çeklerin avans olarak verildiğini, buna karşılık mal teslim edilmediğini ileri süren tarafın bu yöndeki iddiasını kesin delillerle kanıtlaması gerektiği-
Müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan davacının diğer kefil olan davalıya karşı sorumluluğun, her bir kefile düşen pay ile sınırlı olacağı-
Mahkemece, 12.12.2007 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin halen geçerli ve ayakta bulunduğu gözden kaçırılmadan ve 23.09.2008 günlü protokolde tarafların öngördükleri hükümler dikkate alınarak, uyuşmazlık konusu bakımından uzmanlığı bulunan kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyeti ile, birleşen dava yönünden gerekirse mahallinde keşifte yapılarak, rapor ve itirazları kanaat verici şekilde açıklayan ek raporda alınarak, aksine bir düzenleme bulunmadığından 23.09.2008 günlü protokolden önce yapılan ödemeler dikkate alınmadan ve yapıldığı saptanacak ödemelerin BK'nun 84. maddesi (TBK'nun 100.md.) uyarınca öncelikle borcun ferilerine mahsup edilerek, bunun yanında İcra Müdürlüğü'nün icra takibi sonucu tahsil edilen tüm miktar tespit edilerek, arsa sahibinin varsa eksik ve kusurlu işler bedeli ile gecikme tazminatından dolayı alacağının bulunup bulunmadığı incelenip, alınan raporlarda denetlendikten sonra, sonucuna uygun bir hüküm verilmesi gerektiği-
İcra takibine konu olan dava konusu 15 adet senetten 01/08/2012-01/09/2012- 01/10/2012 tarih ve 2.500,00 TL’ lik 3 tanesinde lehtar davacının isminin ve ciro imzasının bulunduğu, davalının bu 3 senedi davacıdan ciro yoluyla aldığı, davacının bu senetlerdeki imzaların inkarı yönünde bir beyanının olmadığı, diğer senetlerde ise lehdara ait ciro imzanın bulunmadığı, geçerli bir ciro silsilesine göre senedi elinde bulunduran kişinin yetkili hamil sayılacağı, hamilin kötü niyeti kanıtlanmadığı sürece yetkili hamil olduğunun kabulü gerekeceği, mahkemece 01/08/2012- 01/09/2012- 01/10/2012 tarih ve 2.500,00 TL’ lik toplam bedeli 7.500,00 TL olan senetler nedeniyle açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tacir olan davalının ticari defterlerinde lehtarı bulunduğu bononun kayıtlı olmamasının, bononun geçerliliğine etkili olmayacağı-
İmza incelemesi yapılan senette HMK. 208 ve devamı maddeleri gereğince; davacıdan senedin tanzim tarihinden önceki tarihlerde düzenlenmiş ve davacının imzalarını içeren belgelerin istenerek, uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile inceleme yaptırılması gerekeceği-
Alacaklının, her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, temerrüde düşen borçludan, BK 106. vd. maddeleri çerçevesinde, "aynen ifa" ve "gecikmeden dolayı uğradığı zararı"nın veya "aynen ifayı reddederek müspet zararının yahut sözleşmeyi feshederek menfi zararının tazmini"ni seçimlik olarak isteyebileceği- Öncelikle bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitini ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini ayakta tutarak geç teslim nedeni ile uğradığı zararın tazminini isteyen davacının, dgerek sözleşme, gerekse BK. 106 vd. maddelerine göre, fiili teslim tarihine kadarki süre için davacı zararının tazminini talep etme hakkına sahip olduğu- Mahkemece dava tarihi itibariyle taşınmazın teslim edilip edilmediğinin, güncel tapu kaydı da temin edilerek belirlenmesi, sözleşmede belirtilen tarihi ile teslim tarihi; teslim henüz yapılmamışsa dava tarihine kadar hesaplanan süre için kira tazminatı talep edilip edilmeyeceğinin sözleşme hükümlerine göre araştırılması gerektiği-
İlamlı takipler bakımından, kural olarak, ilamın kesinleşmesinin gerekmediği; ancak bazı istisnai durumlarda, ilamın kesinleşmedikçe icraya konulamayacağı- Menfi tespit konulu ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağı; menfi tespit isteminin yargılama aşamasında istirdat davasına dönüşmesi halinde de kesinleşme şartının aranacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.