Bono keşidecisinin lehtar aleyhine açtığı menfi tesbit davası sırasında mahkemece verilmiş olan «bononun takibe konulmasının durdurulması yönündeki tedbir kararının -davaya taraf olmayan- takip alacaklısı cirantanın takip yapmasına engel teşkil etmeyeceği-
Menfi tesbit davasında reddedilen miktar yönünden ihtiyati tedbir kalktığından, alacaklının reddedilen miktar yönünden takibe devam etmesinde ve icra veznesindeki paranın reddedilen alacak tutarında kendisine verilmesini istemesinde yasaya aykırılığın bulunmadığı-
HMK’nun 281.maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri-
İİK. 89/3 uyarınca açılan ticari ilişkiden kaynaklanan menfi tespit istemi-
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında davacı borçlunun icra dosyasına takip konusu borcu faiz ve masraflarıyla birlikte nakit olarak yatırmadan, icra dosyasına her an paraya çevrilebilir teminat mektubu ibraz ederek icra takibini durdurabileceği- Eğer daha önce malları üzerine haciz konmuşsa bu teminat mektubu karşılığında malları üzerindeki haczi kaldırabileceği-
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasında, İlk bilirkişi raporunu yetersiz bulan ve daha sonra üç kez bilirkişi incelemesi yaptıran mahkeme hakiminin, daha önce itibar edilmeyen ilk raporu esas alarak karar vermesi usule aykırı olup, dosyadaki raporlar arasındaki çelişkinin giderilerek, talep edilen bedelin hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak, davalının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının dava konusu bonoda borçlu sıfatı bulunmadığı gibi davacı aleyhine girişilmiş bir icra takibi de olmadığından, somut olay bakımından aktif dava ehliyeti bulunup bulunulmadığı gözetilmeden işin esasına girilemeyeceği-
Davanın kabulüne şeklinde gerekçe oluşturulmuşsa da hüküm fıkrasında, davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verildiği, hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulduğundan hükmün bozulması gerekeceği-
Dava konusu senedin keşideci tarafından imzalanıp bir kısım yerleri boş bırakılarak davalı alacaklıya verildiği ve keşide tarihinde zorunlu unsurlarının bulunmadığı iddia edilmiş ise de boş bırakılan yerlerin sonradan anlaşmaya aykırı şekilde doldurulduğu yolundaki iddianın davacı tarafından yazılı delille kanıtlanması gerektiği-
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 11.04.2014 tarihinde açılmıştır. 6102 sayılı TTK. 4.maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.