Tarafların karardan 5 ay sonra müşterek çocuklarının doğduğu bu durumda çocuğun boşanma davası devam ederken ana rahmine düştüğünün kabul edilmesi ve bu hususta karar verilmek üzere kararın bozulması gerekeceği-
Dava dilekçesinde kıdem tazminatını temerrüt tarihinden itibaren faizi ile talep ettiği, asıl davada ıslah dilekçesi ile kıdem tazminatına temerrüt tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini talep ettiği ve birleşen dosyada dava dilekçesi ile yine kıdem tazminatının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep ettiği görüldüğünden kıdem tazminatına asıl dava ve birleşen davada kıdem tazminatının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile hüküm altına alınması gerektiği-
6100 sayılı HMK'nın 324/2 maddesindeki "Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır" hükmü uyarınca delil avansının yatırılmaması, ilgili delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılma neticesini meydana getireceğinden, mahkemece niteliği itibariyle delil avansı olan gider için verilen kesin sürenin sonuçları açıkça anlatılıp ihtar edilmeden, usulüne uygun kesin süre verildiğinden de bahsedilemeyeceği gibi, davalı yüklenici tarafından, davacı şirket yetkilisinin elinden sadır olduğu iddiasıyla sunulan belgedeki imzanın sahte olup olmadığı yönünde yapılacak olan bilirkişi incelemesinin davalı lehine olduğu anlaşılmasına rağmen bu delil avansından da davacının sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Davacının, davalıların murisi olan dayısından bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını iddia ettiği, iddiasına dayanak teşkil eden belgede davalıların imzalarının bulunmadığı, davalıların taşınmaz satışını inkar ettikleri, yargılama sırasında vefat eden diğer davalının ise parmak izinin bulunduğu, taraflar arasında HMK'nın 203/1-a maddesinde öngörülen, senetle ispat kuralının istisnaları arasında sayılan hısımlığın mevcut olmadığı, vefat eden davalının ise usulüne uygun onaylanmış parmak izinin bulunmadığı- Davacının ibraz ettiği belgede davalıların imzalarının bulunmadığı, diğer bir anlatımla davaya konu işleme taraf olmadıkları, yargılama sırasında vefat eden okuma yazma bilmeyen anneleri yönünden belgenin HUMK'nın 297. madde uyarınca bağlayıcı olmadığı, dayı-yeğen arasındaki işlemlerin miktar itibariyle tanık beyanlarıyla ispatlanamayacağı, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Bedelsiz kaldığı kanıtlanamayan bonolar yönünden, icra takiplerindeki faiz oranlarının taraflar arasındaki sözleşmeye göre hesaplanması gerektiği- Sunulan makbuzun aslında nakit ödeme yapılmadığı satış bedelinden mahsup edildiği dolayısıyla davalının herhangi bir alacağı bulunmadığı ileri sürülmüşse de bu iddia kanıtlanamadığından davanın bu gerekçeyle esastan reddi gerektiği-
Davalıya ait işyerinde çalışan davacı işçinin mutad işyeri, işini fiilen yaptığı Suudi Arabistan ve Dubai olduğundan, davacının imzaladığı yurt dışı iş sözleşmeleri uyarınca ilgili dönemde iş sözleşmesi ile seçilen hukukun uygulanması gerektiği- Taraflar arasında bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan, MÖHUK 27/1 kapsamında davacının Suudi Arabistan’da yaptığı çalışmalar yönünden ilgili dönemde Suudi Arabistan hukukunun; Dubai'de yaptığı çalışmalar yönünden ise Dubai hukukunun uygulanması gerektiği-
İstisna (eser) sözleşmesinden doğan ilişkilerde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı olmayıp davaya genel hükümlere göre ve genel mahkemelerde bakılmasının gerekeceği-
Takibin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresi dışında ödeme emri tebliğ edilen borçluya, bulunduğu yer icra mahkemesince (tetkik merciince), isticvap için «ihtarlı davetiye» gönderilmesi gerekeceği, asil yerine borçlunun vekiline gönderilecek davetiyenin geçersiz olacağı–
Dava, cezai şartın ödenmesi istemine ilişkindir...
İbranamenin miktar hanesine "0" rakamının sonradan eklenip eklenmediği hususuna ilişkin olarak Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi, belgede tahrifat yapıldığını gösterir nitelikte bulgu saptanamadığı, yazı ve rakamların aynı zamanda mı yoksa farklı zamanlarda mı yazıldıkları hususunda ise mürekkeplerde yazı yaş tayinine yarayan bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından tespite gidilemediğinin bildirildiği- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporlarla uyuşmazlık konusunun irdelenerek sahtecilik iddiasının çözüme kavuşturulmuş olduğu konusunda duraksama bulunmadığı; hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin yeniden bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığını kabul eden direnme kararının yerinde olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.