Mahkemece, İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekeceği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs.nin araştırılması gerekeceği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğinin, ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari emtianın tamamının ve mühim bir kısmının devri halinde de tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastının irdelenmesi gerekeceği, öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de takdir olunması gerekeceği-
Karşılıklı edimleri içeren sözleşmeler gereğince alacaklıya verildiği sabit olan 18.01.2013 tanzim tarihli, 190.000,00 TL bedelli ve 07.09.2011 tanzim tarihli, 958.000 TL bedelli senetlerden doğan alacağın varlığı ve miktarı ile tahsilinin gerekip gerekmediğinin yargılamayı gerektirdiği dikkate alınarak İİK'nun 169/a maddesi uyarınca borca itirazın kısmen kabulü ile takibin bu senetler yönünden durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
İhalenin bozulması istemlerinin reddi kararlarının kesinleşmesi üzerine, taşınmazın alıcı adına tescili gerekeceği— ..
Takibe konu senetlerden 51.500,00 TL bedelli senedin “teminat senedi” olduğu iddiası ispat edilmediği, davalıya bu konuda yemin de teklif edilmediği, takip sonrası davalıya kısmi ödeme yapmışsa da davacının takibe konu senetler nedeniyle davalıya “borçlu olduğunun kabulüne” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Hayat sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkin davada, davacıların murisinin dava dışı bankadan kredi kullandığı, davalı tarafından 12/02/2008 tarihinden geçerli olmak üzere davalı nezdinde hayat sigorta poliçesiyle sigortalandığı, muris F. K. ile taraflar arasında 12/02/2008 tarihli poliçe akdedildiği sırada sorulan sorular boş bırakılmışsa da başvuru formunun en altında, bütün sorulara eksiksiz cevap verdiği, sağlık beyanında yanıtlanmayan sorulara hayır şeklinde cevap verip tamamen sağlıklı olduğunu beyan ettiğini kabul edip imzaladığı, muris, poliçenin akdinden önce geçirdiği rahatsızlığı ve gördüğü tedaviyi poliçenin tanzimi sırasında bilerek gizlemiş olup bu konudaki sorulara olumsuz cevap verdiğinden poliçe genel şartlarının C.2/2.2. maddesi uyarınca teminat dışında kalan talebin reddi gerektiği-
Dava, İİK’ nun 67. maddesi uyarınca; davacı bankanın yetkili hamili, davalının keşideci olduğu çeke dayalı ilamsız icra takibine yapılan “itirazın iptali” istemine ilişkindir. Davacı bankanın dava konusu çeki ciro yolu ile dava dışı şirkete verdiği kredinin teminatı olarak devraldığı ihtilafsızdır. Mahkemece, davacı bankanın taraf olmadığı, davalı tarafın açmış olduğu menfi tespit davasının kabul edildiğinden hareketle “davalının sebepsiz zenginleşmediğini ispat ettiği” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmesi doğru görülmemiştir. Somut olayda, davacı bankanın dava dışı kredi borçlusu şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacak miktarı araştırılıp belirlendikten sonra, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi bozma gerektireceği-
Davacı Banka'nın karşılıksız çıkma ihtimali bulunduğunu ileri sürdüğü çeklerden dolayı herhangi bir riskinin bulunmadığı, doğmamış ve doğma olasılığı bulunmayan bir sorumluluktan bahisle masaya alacak kaydı talebinde bulunamayacağı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kasko Sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemi-
Menfi tespit davası-
Aciz belgesinin yargılamanın her aşamasında ve hatta istinaf ve temyiz aşamalarında dahi tamamlanabilecek bir ön koşul olduğu; dolayısıyla 'aciz belgesinin bulunmadığı' gerekçesiyle, davanın hemen reddine karar verilmeyip, davacıya bu dava şartı eksikliğini tamamlaması için süre tanınması gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının bir diğer ön koşulunun 'davacının borçludaki alacağının gerçek olması' olduğu; takibin kesinleşmiş olmasının 'alacağın gerçek olduğu' anlamına gelmeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.