Ana alacağın taksitler halinde bölüm bölüm ödenmesi durumunda her bir ödeme sonunda faiz talep etme ile ilgili fer'i hakkın saklı tutulduğunu ayrıca belirtmeye gerek olmadığı-
Alacaklı asıl alacağı tahsil ederken faiz hakkını saklı tutmamışsa ya da halin icabından saklı tuttuğu anlaşılamıyorsa faiz isteme hakkının düşmüş olacağı, ödemelerin banka yoluyla yapılmış olmasının ihtirazi kayıt zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı, dosya kapsamından, davalının ödemeleri banka kanalıyla yaptığının anlaşıldığı, davacının ise bankadan bu alacağını tahsil ederken faiz hakkını saklı tuttuğunun iddia ve ispat edilemediği, öte yandan, davacı tarafından davalıya gönderilen 25.12.2009 ve 21.05.2010 tarihli ihtarnamelerde de faiz hakkının saklı tutulmadığının anlaşıldığı, halin icabından da faiz hakkının saklı tutulduğuna dair dosyaya herhangi bir delil ibraz edilemediği göz önüne alındığında bu durum karşısında davacının yukarıda sözü edilen yasa maddeleri karşısında faiz isteme hakkı düştüğünden bu yöndeki istemin reddine karar vermek gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin eki keşif özetinin 2. maddesinde demirin iş sahibi tarafından temin edileceği düzenlemesine yer verildiği, şu halde, inşaatta kullanılacak demir iş sahibi tarafından temin edileceğinden, davacı yüklenici demirin kendisi tarafından temin edildiğini ileri sürmekle sözleşmenin aksine olanın bu iddiasını ispatlamak zorunda olduğu-
23. HD. 30.03.2015 T. E: 2014/7622, K: 2072-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, iflâsın ertelenmesi talebine ilişkin eldeki davada, Özel Dairece verilen birinci bozma kararı sonrası alınan asıl ve ek bilirkişi raporlarının hükme esas alınıp alınamayacağı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece verilen kararın yerinde olup olmadığı-
Üç aylık mirası red süresinin uzatılmasını gerektiren «haklı ne-den»ler -
Tasarrufun iptali davasının, "ticari dava" olarak değerlendirilemeyeceği ve bu davalarda arabulucuya başvurunun "dava şartı" olarak kabul edilemeyeceği (Konya BAM 3. HD. kararı)-
İpotek resmi senedinde yer alan kefalet akdinin BK’nın 484. maddesindeki koşulları taşıdığından geçerli olduğu, kaldı ki tapu memuru huzurunda düzenlenmiş olan ipotek akid tablosunun borçlu tarafından okunarak imza altına alınmış olduğu, bu nedenle borçlunun hem ipotek veren üçüncü kişi, hem de müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluk altına girmiş bulunduğu, bu durumda mahkemece "borçlu yönünden talebin kabulüne" karar verilmesi gerekirken "borçlu yönünden ihtiyati haciz talebinin reddine" karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bina ve arazi (emlak) vergisi gibi satışı yapılan şeyin aynından doğan vergi alacağının (rüçhanlı alacak) olduğu, bu alacakların rehinli alacaklardan da önce ödeneceği (6183 s. K. 21/II)—
Senet arkasına kefaleti ifade eden bir beyanla atılan imzaların, senet yüzüne atılan «aval» imzası hükmünde sayılacağı—
Kural olarak, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin “rehni veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçemeyeceği ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tâbi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, bu düzenleme asıl borçlu içn getirilmiş olup, kefiller hakkında uygulanmayacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.