Kefalet sözleşmesinin geçerliği bakımından eşin rızasının aranması yönündeki düzenlemenin aval veren hakkında uygulanamayacağı-
Hükmün sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekeceği-
Düzenlenen sıra cetvelinde davacının 11. sırada yer aldığı, 3. sırada yer alan davalının ise gerçekten borçludan bir alacağı olmadığı ve bono ile muvazaalı takip başlattığından sıra cetvelinin iptali gerekeceği-
Kefil olduklarına dair herhangi bir açıklama içermeyen senet açısından, asıl borçlu hakkında girişilen ve devam eden takipte borcun ödenmediği, yapılan araştırmada da borca yetecek bir malvarlığına rastlanmadığı, bu haliyle kefil borçlular hakkında dava konusu takibin başlatılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı-
Başlangıçtaki süreli kira sözleşmesi sonradan süresiz hale geldiğinden feshi ihbar edilmeden kira akdinin sona erdiğinden ve davalıların fuzuli şagil olduğundan söz edilemeyeceği; dolayısıyla davalı şirketin ecrimisilden sorumlu tutulamayacağı-
Borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurunun niteliği nazara alındığında İİK.nun 79. ve 360. maddelerinin uygulama yeri bulunmadığının görüldüğü, bu durumda şikayeti inceleme yetkisi, İİK.nun 4. maddesi uyarınca asıl takibin yapıldığı Konya 3. İcra Müdürlüğü'nün bağlı olduğu icra mahkemesine ait olup, anılan yetki kamu düzenine ilişkin kesin yetki niteliğinde olduğundan mahkemece re'sen nazara alınması gerekeceği-
İİK. mad. 289 uyarınca konkordato müddeti içinde "rehinli alacaklar müstesna olmak üzere borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamayacağı ve evvelce başlamış takipler duracağı", ihtiyati haczin ise alacaklıların haklarını temin için borçlunun mallarına konan tedbir olup icra takibinden veya açılacak davadan öncede uygulanabileceği; ihtiyati haczin takip muamelesi de sayılamayacağı-Borçlunun konkordato isteminden vazgeçmesi sebebi ile konkordato mühleti kaldırıldığından, ihtiyati haciz uygulamasının borçlunun konkordato projesini sonuçsuz bırakacağından da söz edilemeyeceği-
Menfi tespit davası-
HUMK. nun 388 maddesi gereği hükmün infazda tereddüt yaratmayacak bir biçimde açık şekilde kurulması gerekir. Yerel mahkeme hükmünde asıl alacak ve faizden oluşan toplam miktara hükmedilmiş ise de, hüküm fıkrasında hükmedilen miktarın ne kadarının asıl alacak ne kadarının faiz olduğu açıklanmamıştır. Hükmün devamında ise; “asıl alacağa takipten itibaren faiz yürütülmesi” biçiminde hüküm kurulmuştur. Takipteki asıl alacak miktarı ile yerel mahkemenin gerekçesinde ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporundaki asıl alacak miktarı farklı olduğundan, hükümde bu yönlerin açıkça gösterilmesi gerekip, mahkemece bu yönler gözetilmeden hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.