Davacıya konuttan ayrılırken ziynetlerini yanında götürüp götürmediği konusunda yemin teklif etmiş; davacı bu teklifi kabul ederek yeminli beyanda bulunmuş ve davalının kendisine şiddet uygulaması sonucu konuttan ayrılmak durumunda kaldığını ve ziynetlerini yanında götürmediğini, daha sonra da davalı ve ailesinin konutu boşaltmış olduklarını bildirmiş olup, kendisine ispat yükü düşmeyen davalı bu şekilde karşı tarafa yemin teklif etmek suretiyle ispat yükünü üzerine almış ve diğer delillerine dayanmaktan vazgeçmiş durumuna düştüğü ve yemin davacı tarafından eda edilmekle de, uyuşmazlık konusu vakıanın (davacının konuttan ayrılırken ziynetlerini yanında götürmediği vakıası) var olduğu kesin delille ispatlanmış olduğundan, davacının ziynet eşyası alacağına ilişkin davasını kanıtlamış olduğu-
Çekişme konusu taşınmazın aile konutu olduğu tarafların kabulünde olup, her ne kadar davalıya çalıştığı kurumca lojman tahsis edildiği bildirilmiş ise de davalının bu tarihten sonra sözü edilen lojmanda ikamet ettiği saptanamadığından ecrimisilin başlangıç tarihinin boşanmanın kesinleştiği tarih olarak kabul edilip bu tarihten itibaren dava tarihine kadar hesaplanması gerektiği- Taraflarca delil olarak dayanılmayan ve tanık olarak gösterilmeyen bir kişinin beyanının esas alınarak hükmün gerekçelendirilmesinin isabetli olmadığı-
Aile konutu şerhinin konulması yanında, talep edilen ipoteğin kaldırılması istemi nispi harca tabi olduğundan, bu harç noksanlığının tamamlattırılarak işin esasının incelenmesi gerekeceği-
12. HD. 02.11.2023 T. E: 5063, K: 7063
Aile konutu üzerinde eşin rızasının olmadığı durumlarda lehine ipotek tesis edilenin iyiniyetli kazanımının korunacağı, lehine ipotek tesis edilen davalı banka tacir olduğundan basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi yasa gereği olup taşınmazın hukuki ve fiili durumunu bilmeyi de içerdiğinden banka iyiniyet iddiasında haklı olmayıp ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerektiği-
Dava; TMK'nın 240. maddesine dayalı katılma alacağına mahsuben aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, katılma alacağının belirlenmesi için dava açılmamış olması; görülmekte olan davanın reddine gerekçe olamayacağı; davacı eşin katılma alacağının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, bundan sonra TMK'nın 240. maddesindeki hususlar göz önünde bulundurularak istek hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının talep ettiği maddi tazminat Türk Medeni Kanununun 227.maddesinde düzenlenen değer artış payına yönelik olup; boşanmanın eki niteliğinde olmadığından yatırılan başvurma harcının bu isteği de kapsayacağı-
Mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi uyarınca dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan binanın 2. katındaki meskenin tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tesciline ve aynı taşınmaz bölümü üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesi gerekeceği-
İpoteğin kaldırılmasına istemiyle açılan davaya konu taşınmazın, davanın devamı sırasında cebri icra ile satılması halinde, dava konusu taşınmazın aile konutu olma niteliğini kaybedeceği ve bu durumda, konusuz kalan dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesinin isabetli olduğu, ancak bu durumda, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların haklılık durumları tespiti edilerek yargılama giderleri ve vekalet ücreti konusunda da bir karar verilmesi gerektiği-
Konutun aile konutu olup olmadığının belirlenmesinin Aile Mahkemesinin, konutun miras payına istinaden adına özgülenmesi isteminin Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine gireceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.