Davacının 5335 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği ve kurumca aylıkların geri alınması konusunda başlangıç tarihi olarak belirlenen 1.1.2005 tarihinden önceki döneme ilişkin yaşlılık aylıklarının geri istenmesi, hem Yasanın yürürlüğe girmesi hem de davacının iyiniyeti nedeniyle mümkün olmayıp davalı kurum tarafından da 01.01.2005 tarihinden önceki dönemle ilgili bir borç çıkarılmamış; ancak 1.1.2005 tarihinden itibaren 5335 sayılı Yasanın 30/2. maddesine göre herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların bu aylıkları kesilmeksizin herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacağı ve görev yapamayacakları hükmü getirilmiş olmakla, bu tarihten sonraki döneme ilişkin aylıkların davacıdan 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi de göz önüne alınarak tahsil edilmesi gerekeceği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 6.maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğu belirtilmiş olup, ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi yararına hak çıkaran tarafa ait olduğu, yasal bir karineye dayanan tarafın, sadece karinenin tarafını oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında olduğu, kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı tarafın yasal karinenin aksini ispat edebileceği-
Mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve nedeni de izah edilmeden, .............. tarihli ikinci bilirkişi raporuna itibar olunarak karar verilmesinin usul ve yasaya uygun düşmediği, şu halde; mahkemece önceki raporlar arasındaki çelişki giderilmek üzere, önceki bilirkişi heyetinden farklı şekilde oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetinden, ayrıntılı, açık ve denetime elverişli rapor alınarak ve dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekeceği-
Yapılan işlemin hukuka aykırı olduğu iddiasına dayalı olarak açılan cezai işlemin iptali istemine ilişkin davada, soruşturma dosyasında ve akabinde ceza yargılamasında eczacı hakkında verilecek karar ve yapılacak tespitler eldeki dava dosyası açısından önem arz ettiğinden, mahkemece, davacının da dahil olduğu soruşturma kapsamında davacı hakkında takipsizlik kararı verilip verilmeyeceği, verilir ise bu kararın kesinleşmesi beklenerek; takipsizlik kararı verilmeyip yargılamaya devam edilmesi halinde ise bu davanın kesinleşmesi beklenerek bir karar verilmesi gerektiği-
Somut olayda davacının eski eşi ile fiilen birlikte yaşayıp yaşamadığı konusunda mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı noktasında toplandığı-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un Ek 3. maddesinde yer alan özel eğitim kurumlarında eğitim gören tüm öğrencilerin ücretlerinin Devlet tarafından karşılanacağı düzenlemesi karşısında davalı Özel Eğitim Kurumunun 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nun 13. maddesinin 3. fıkrası gereğince 2006 yılı Haziran ayı ile 2007 yılı Nisan ayı arasında öğrenim gören öğrenci sayısının yüzde üçü oranında ücretsiz öğrenci okutma yükümlülüğü olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının uğradığını iddia ettiği zararın kapsamının belirlenmesinin gerekip gerekmediği-
Yersiz ödemelerin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkin davada; davalı, dava dışı kurum sigortalısının eşi olan ve aylıklarını ölümünden sonra yersiz olarak çekmeye devam edenin yasal mirasçısı olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesine göre; “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.", 641. maddeye göre ise; “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar...” yasal düzenlemeleri ve davalı yanca mirasın reddine ilişkin herhangi bir iddia da ileri sürülmemiş olduğuna göre terekeye dahil olduğu ve tereke borcu olan paradan da davalının (mirasçı sıfatıyla) sorumlu tutulması gerektiği-
Kesilen ölüm aylığı sonrasında yapılan takip nedeniyle Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada, davalı kurumca 17.03.2005 tarihli işlemi ile davalı hakkında yasal takibe geçildiği, takip sırasında bir takım işlemler yapıldığı ve takipte yapılan her işlemle zamanaşımı süresinin kesilip yeniden başlayıp davalı kurum işlemine karşı bu davanın menfi tespit davası olarak görüldüğünden sebepsiz zenginleşme nedeniyle zamanaşımı olan 1 yıllık ve 10 sürelerin her ikisi bakımından irdeleme yapılması gerektiği-
Sosyal güvenlik destek primine ilişkin 5510 sayılı Kanunun 30/3-a ve geçiş hükümleri içeren geçici 14. maddesi ile zorunlu sigortalılık işlemleri ile ilgili 86. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan, bu davaların özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmelerinin zorunlu olduğu- Hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde mahkemece kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği-
İptal edilen yetim aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanmasına, yersiz ödeme nedeniyle borcu olmadığına ve Bağ-Kur sigortalılığından dolayı prim borcu olmadığının tespitine-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.