Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. BK’na göre, işlemiş temerrüt faizine tekrar faiz yürütülmesi yasaya aykırıdır. Bu nedenle takip sonrası dönemde sadece asıl alacağa faiz işletilmesine olanak sağlayacak şekilde hüküm kurulması gerekirken, açıklanan hususlar göz önüne alınmadan, yazılı şekilde karar verilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Bozma kararının bir bütün teşkil ettiği, bozma nedenlerinin tümü hakkında mahkemece bozmaya uyma veya önceki kararda direnme yolunda bir karar verilmesinin zorunlu olduğu; mahkemenin bozma nedenlerinden bir kısmına direnme, diğerlerine karşı uyma hakkı bulunduğu ancak Özel Daire’ce incelenmeyen ve hukuka uygunluk bakımından denetlenmeyen hususlara ilişkin direnme kararı verilmesinin usulen olanaklı olmadığı-
Muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığının kabul edilmesi getirdiği- Toplanan delil ve tanık beyanlarına göre dava konusu kargir ev ve samanlığın davacılar tarafından meydana getirildiği sabit olduğundan, mahkemece muhdesatların davacılar tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın aidiyetine karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmaz davacılar murisi ile davalılar adına paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olup, davanın değeri, muhdesatın davalıların paylarına isabet eden değeri (zemin bedeli hariç) olduğundan, yargılama sonucunda hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcı ile yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinden her bir davalının tapu payları oranında sorumlu tutulmaları gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan eksik ve ayıplı iş bedellerinin tahsili istemlerine ilişkin davalarda 5 ve 10 yıllık zamaanşımı sürelerinin ögörüldüğü- Eksik ifada zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu gerekçesiyle zamanaşımı def'inin reddine karar verilmiş olup, ayıplı iş bedeli yönünden zamanaşımı def'i tartışılmamış, hangi işlerin ayıplı ya da eksik iş olduğu üzerinde durulmamış olup, iskân ruhsatının alındığı 09.08.2001 tarihinde teslim yapıldığı ve davanın 26.02.2010 tarihinde açıldığı da gözetilerek, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesi için, öncelikle, tazminat konusu yapılan kalemler tek tek değerlendirilerek, bunların ayıplı iş mi, yoksa eksik iş mi, ayıplı işlerin ise gizli ayıp mı yoksa açık ayıp mı olduğunun belirlenmesi, bilirkişiden görüş alınarak, oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Temyize konu mahkeme kararı incelendiğinde; davacının dava dilekçesinde TMK‘nin 713/2. maddesinde birden fazla hukuki sebebe dayandığından bahisle tüm nedenlere dayalı olarak değerlendirme yapıldığı ve mahkemece ...’nın tapu kütüğünden kim olduğunun anlaşıldığı kanaatine varıldığı, mahkemece son bozma ilamına uyulduğu halde her iki bozma ilamındaki hukuki nitelendirme dikkate alınmaksızın değerlendirme yapılmasının doğru olmadığı, dava TMK’nin 713/2 “... maliki tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan ...” hukuki sebebine dayalı tapu iptal ve tescil davası olduğuna göre gerek tapunun edinme sütunu gerekse mahkemece “...”nın bilinen kişi olduğunun kabulü göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dosyada bulunan internet/facebook çıktısı, diğer kadının çektiği mesajlar ve tanık beyanlarından, kadının evi terkinden sonra bile kocanın başka bir kadınla görüşmeye devam ettiği, kocanın da başka bir kadınla görüştüğünü kabul ettiği; terke dayalı dava açılmadan karısına mesaj çekerek “eve dön, dönüp geçmişten bahsetme, ailene de sık gitmek yok, kabul edersen gel” dediği sabit olan kocanın ihtarında samimi olmadığı anlaşıldığından kadının terk ihtarında dönmemekte haklı bulunduğu- Kocanın, karısına terk ihtarını çekmek suretiyle, eşinin önceki kusurlu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı, affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceğinden güven sarsıcı davranışlar içerisine giren kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu kabul edilmesi gerektiği-
R.i taksim sınırlarının bilirkişi yardımı ile tesbit edilememesi halinde, mahkemece yapılacak işlem -
Bir bölgede halin gereklerine, tarafların durumlarına göre herhangi bir hukuki işlemin devamlı olarak senede bağlanmamasının adet haline gelmesi ve bu hususun zaman içinde herkesçe uyulmak suretiyle kararlı bir nitelik kazanmış bulunması ve aynı zamanda kamuoyu tarafından da belirtilen teamüle inanılmış olması halinde tanık dinlenebileceği- Mahkemece; işin niteliği tarafların durumu ve ilişkileri gözetilerek, aralarındaki adi ortaklığın devamlı surette senede bağlanmaması hakkında istikrarlı ve toplumca inanılmış bir adet olup olmadığının, Ticaret ve Ziraat Odası, Belediye gibi kuruluşlardan sorulması ve ondan sonra oluşturulacak uzman bilirkişi kurulunun da görüşü alınarak rapor içeriğine göre tanık dinlenip dinlenemeyeceğinin belirlenmesi gerektiği-
Tanıkların davacıdan aktardıkları olayların hükme dayanak yapılamayacağı-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından mı yoksa davacı işçi tarafından mı haklı nedenle feshedildiği, buradan varılacak sonuca göre davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.