Öncelikle davacının bildirmiş olduğu tanıkların usulüne uygun olarak dinlenmesi, davalının çekişme konusu taşınmazı davacının rızasına dayalı olarak kullanıp kullanmadığının araştırılması, muvafakata dayalı olarak kullanılmış ise hangi tarihte muvafakatın geri alındığının tespit edilmesi, hasıl olacak sonuca göre ecrimisil yönünden bir hüküm kurulması gerekeceği-
Su altında kalan bir taşınmazla ilgili tescil davasında, DSİ’nin MK. 713’de bahsedilen “ilgili kamu tüzel kişisi” konumunda olmadığı-
Davacı ön incelemeyi izleyen tahkikat duruşmasında tanıklarının hazır olduğunu belirttiğine göre, HMK. mad. 243 gereğince, tanıkların dinlenip sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesi ile dosya arasında bulunan değişik tarihli dilekçelerinde, babası S. Sural adına kayıtlı bulunan taşınmaz üzerine avlulu kargir ev yaptığını bu evin kendisine ait olduğunu ileri sürerek istekte bulunmuştur. Diğer deyişle arz üzerinde meydana getirilen muhdesatın kendisine aidiyetine-
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemi-uyuşmazlığın çözümünde etkili olan delillerin toplandığı ve değerlendirildiği gözetilerek ikinci adım mahiyetindeki TBK’nin 97. maddesinin uygulanması değerlendirilerek bir sonuca gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile HMK’nin 353/1.a.6 maddesine aykırılık gerekçe gösterilerek hükmün ortadan kaldırılamayacağı-
Davalıya, davacı delil listesi ile birlikte usulünce meşruhat içerir tebligat yapılarak tanıkları için gerekli giderleri yatırmasının istenmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerektiği-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği; dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı TMK. mad. 166/1'de yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu-
Zilyedliğe dayalı tescil davalarında, tanık dinlenmeden yerel bilir-kişilerin zilyedlik konusunda verdikleri bilgiyle yetinilerek karar verilemeyeceği-
Davacı tarafından tanık olarak ifadesine başvurulmak istenen bir kısım kişilerin davalı tüzel kişinin kanuni temsilcisi olduğunun anlaşıldığı, Özel Dairece, anılan kişilerin tanık olarak değil, taraf (kanuni temsilcisi) olarak isticvap edilmeleri istendiğinden Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel daire bozma kararına uyulması gerekeceği-
Ölüm olayı öngörülemeyen bir durum olup, tanıkların ölümü hali için yasada bir açıklama olmadığı- Özel durum değerlendirilerek bu durumun belgelendirilmesi halinde ikinci tanık listesi verilebileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.