Dava konusu haczin, borçluya ödeme emrinin bizzat tebliğ edildiği adreste yapıldığı, haciz adresinde borçlu adına evraklar bulunduğu, borçlu ile 3. kişi şirketin ortağı arasında kardeşlik gibi yakın akrabalık bağı bulunduğu, bu kapsamda İİK 97/a maddesinde düzenlenen karinenin alacaklı yararına olduğu, ispat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip davacı 3. kişinin karinenin aksini kesin ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığı anlaşılmakla mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 333/a uyarınca, “ticari işletme yöneticisinin alacaklıları zarara sokmak kastı ile borcu ödememesi” suçunun oluşabilmesi için, takibin kesinleştiği tarih itibariyle şirketin borcu ödeme gücüne sahip olması ve şirketin hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan şirket yetkilisinin alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla şirket borcunu ödememesi gerektiği- Dosyanın bilirkişiye tevdii ile borçlu şirket hakkındaki kesinleşmiş icra takip dosyalarında bunlarla belirlenecek mevcut borçlar da getirtilerek, şirketin pasifine eklendikten sonra ticari defterler, bilançolar ve banka hesapları da esas alınarak karşılaştırılmalı bilirkişi incelemesi yaptırılıp, borçlu şirketin takibin kesinleştiği tarih itibariyle ödeme gücü olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri gerektiği- Sanıklar hakkında verilen adli para cezasının taksitlendirilmesine karar verilirken 5237 s. TCK’nın 52/4. maddesinin gösterilmesi gerekirken, aynı kanunun 52/2. maddesinin gösterilmesi ve ödenmeyen adli para cezasının infaz aşamasında hapis cezasına çevrilebileceğinin ihtarı ile yetinilmesi gerekirken adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilmesine karar verilmesi suretiyle infazda yetkinin kısıtlanmasının hatalı olduğu-
3. kişi A.Ş'nin ortaklarının, aynı zamanda borçlu Ltd. Şti'nin de ortakları ve yetkilileri oldukları belirtilmişse de, ticaret sicil bilgileri dikkate alındığında, davalı borçluların, 2001 yılına kadar davalı 3. kişi şirketin ortakları olduğu, dava konusu haciz tarihinde ise davalı 3. kişi şirketin yetkilisi veya ortakları olmadıklarının anlaşıldığı, bu halin de bozma ilamının kaldırılmasını gerektirecek bir husus olarak görülmemiş olmasına göre davalı 3. kişinin karar düzeltme isteminin reddi gerektiği-
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasında, davayı açan davacının özellikle ödeme iddiasına kanıt olarak sunduğu tahsilat makbuzları ve ibranamelerdeki imzaların davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığının bu davada araştırılması, imza incelemesi yaptırılması ve imza incelemesinden sonuç alınamaması halinde anılan belgelerin imzayı inkar eden tarafından yazıldığını ve imzaladığını görenlerin tanıklığına başvurulmak suretiyle ispat olanağının sağlanması gerekeceği-
Üçüncü kişinin istihkak iddiasına ilişkin davada, mahkemece, davacı 3.kişi ve borçlunun ticari defter ve kayıtları getirtilmek suretiyle üçüncü kişinin sunduğu ve makinenin yapımında kullanıldığı iddia edilen ara malzemelere ilişkin faturaların davacının ticari defterlerine işlenip işlenmediği, işlenmişse bu defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması, borçlu ile 3.kişi arasında süregelen bir ticari ilişki olup olmadığının irdelenmesi, sevk ve teslime dair sunulan irsaliyelerin defterlerde yer alıp almadığı, davacı 3.kişinin makinenin üretimine dair sunduğu belgelerin ticari defterlere işlenip işlenmediğinin ve hacze konu mahcuzun tarafların demirbaş kayıtlarında yer alıp almadığının saptanması için mali müşavir bilirkişi raporu alınması, bundan sonra dosyadaki diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için, mahkemenin ‘alacağın varlığı hakkında kanaat edilmiş olması’nın yeterli olduğu, bu konuda kesin ispat aranmayacağı, ancak ‘hangi delillere dayanılarak, ne sebeple ihtiyati haciz kararı verildiği’nin, kararının gerekçesinde açıklanmış olması gerekeceği–
Davalı şirketin internet sitesinde dava konusu olan internet sitesindeki telefon numaralarının aynı olması- Davalının davacı adına tescilli marka hakkına tecavüzün men'i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması- İnternet sitesinin erişiminin engellenmesi- Davalının, davacıya ait markayı tanıtıcı evrak araç ve gereçlerde kullanıldığına dair delil bulunmadığından buna ilişkin talebin reddi- Hükmün özetinin Türkiye çapında yayınlanan gazetelerden birinde yayınlanması-
Davalı şirketin 24.12.2010 tarihinde kurulup tescil edildiği, şirket sözleşmesi ile davalının 10 yıl süreyle şirketi temsile münferiden yetkili müdür olarak atandığı, şirket müdürü tarafından noterden alınan düzenleme şeklindeki vekâletname ile davalının genel yetkili ticari vekil olarak atandığı, şirket müdürünün, davalının kızı olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafından davalı şirketin kaşesi altında yazılıp imzalanan ve müşterilerine gönderilen ve ayrıca haksız rekabet teşkil ettiği hususu kesinleşen yazıda, kurucusu ve ortağı olduğu davacı şirketten ayrılarak davalı şirketi kurduğunu ve hizmetlerine bundan sonra farklı bir şirket ismiyle devam edeceğini belirttiği; davalının, davalı şirketin hissesinin kendi adına kayıtlı olmasına rağmen öğrenci olması sebebiyle tüm işlerin babası tarafından takip edildiğini belirttiği, buna göre; davalı şirketin kaşesi altında davalı tarafından yazılan ve müşterilerine gönderilen yazının haksız rekabet teşkil ettiği ve bu hususun kesinleştiği, davalının şirket müdürü olduğu ve diğer davalının ise şirket organı gibi hareket ettiği gözetilerek anılan davalıların TMK’nın 50. maddesi gereğince, kişisel sorumluluklarının değerlendirilmesinin gerektiği, sonuç itibarıyla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Asıl icra dairesince yapılan hacizde istihkak iddiasında bulunulması üzerine İİK'nun 99. maddesi uyarınca 3. kişi hakkında dava açmak üzere alacaklı vekilinin çalışanına 7 günlük süre verilmesi ile yetinildiği, kararın alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, kararda 7 günlük süre içinde istihkak davası açılmaması durumunda nasıl bir hukuki sonuç doğacağına dair ihtarata da yer verilmediğinden, İcra Müdürlüğü'nce alacaklıya dava açması için 7 gün süre verilmesine ilişkin karar usulüne uygun olarak alacaklı vekiline tefhim veya tebliğ edilmediği gibi, dava açılmaması halinde doğacak hukuki sonuçlar bakımından da gerekli ihtaratların yapılmadığı gözetilerek, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekeceği-
Davacı vekilinin itirazın kaldırılmasını isterken her ne kadar sunulan ödeme belgesinin sahteliğinden bahsetmiş ise de aynı dilekçede belgede imzası bulunan kişinin alacaklı şirketin yetkilisi olmadığını, dolayısı ile ödemenin yapılmış sayılamayacağını ileri sürdüğü, bu ödemenin alacaklı şirket yetkilisine yapılıp yapılmadığını araştırmanın icra hukuk mahkemesinin yetkisinde olduğu- Alacaklılar vekili tarafından 30 günlük ödeme süresi dolmadan icra mahkemesinden tahliye isteminde bulunulduğundan tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.