Yerel Mahkemenin(I) ve (II) bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün her iki bölümü de direnme niteliği taşımayıp, yeni hüküm niteliğinde olmakla bu hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daire’ye gönderilmesinin gerekeceği-
Tazminat davası-
Ruhsatnamede yazılı alanda, yer altı ve yer üstündeki madenlerin saptanması ve koşulları oluştuğunda onları belli bir süre işletme hakkı veren maden arama ruhsatında ve buna bağlı olarak yapılan kira sözleşmesinde açıkça yazılı olmayan ve davalılarca fiilen çalıştırıldığı saptanan kum ocağınıda kapsadığı anlamını çıkarma olanağının bulunmadığı, o halde davalıların buradan kum çıkarmak için ruhsatname almadıklarının ve bu amaçlı kiralama yapmadıklarının kabulü gerekeceği, hal böyle olunca, önceki kira aktinin sona erdiği tarihten itibaren dava tarihine kadar çıkarılan kumun, uzman bilir kişiler huzuru ile yapılacak keşifle fenni ve bilimsel ölçülere göre saptanıp dava tarihine göre rayiç fiyatı üzerinden belirlenecek gerçek zararın hesaplattırılarak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline kararı verilmesi gerekeceği-
Alacak davası bozma kararına uyularak-
Davacılar açtıkları davayı ıslah etmişler, bundan sonra da bu dosya ile birleştirilen ek davayı açmış olup davacının ek dava konusu yaptığı talebinden açıkça feragati bulunmadığı, dolayısıyla ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasa da, ıslah ile artırılan miktar dışında da maddi tazminat isteminde bulunabileceği- Davacılar, dava dilekçeleri ile faiz isteminde bulunmamış ıslah dilekçeleriyle ise faiz isteminde bulunmakla birlikte, bu istemde de faiz başlangıç tarihleri hakkında bir talepleri olmadığından, asıl davada ancak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği-
İİK'nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da"iyiniyet kurallarına aykırılık"nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
22.03.1944 tarihli 37 E.- 9 K. sayılı YİBK'da da belirtildiği üzere taraflar arasında görülen dava, sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibi değerlendirilerek görevli mahkemenin belirlenmesi gerekeceği-Davacı sigorta şirketi halefiyet hakkına dayalı olarak bu davayı açtığına göre, halefi olduğu sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin mahiyetine bakılarak görevli mahkemenin tespit edileceği- Davacının sigortalısı ile davalı arasında TTK'da düzenlenen taşıma ilişkisi mevcut olduğu,diğer davalının ise taşıyanın sigortacısı olması sebebiyle dava edildiği nazara alındığında, dava, TTK'nın 4. maddesine göre ticari dava niteliğini taşıdığından, TTK'nın 5. maddesi uyarınca Asliye Ticaret Mahkemeleri'nin görev alanında olduğu-
Kira sözleşmesinde kira bedelinin yabancı para olan EURO olarak ödenmesi kararlaştırıldığından bunun tahsiline yönelik takibe itirazın kaldırılmasına karar verilerek icra inkar tazminatının ise Türk parası cinsinden belirlenmesi gerektiği-
Taraflar arasında kurulmuş geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının ve kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğünün tespitine, TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar A.Ş. ve ..’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği- Daha önce kurulan husumet nedeniyle davanın reddine dair hüküm bozma ilamı dışında bırakılmakla kesinleştiğinden bu konuda tekrardan hüküm tesisine yer olmadığı-
Tasarrufun iptali davasının bedele dönüşmesi halinde, üçüncü kişinin sorumlu olduğu miktarın, takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu- Hem üçüncü kişi, hem de dördüncü kişi yönünden bedele dönüşen davada da, davalıların sorumlu olacakları miktarın elden çıkardıkları tarihteki değerleri kadar olacağı- Dördüncü kişinin malı devrettiği tarihteki gerçek bedeli, üçüncü kişinin malı devrettiği tarihteki gerçek bedelinden daha yüksek ise, üçüncü kişi yönünden tazminata hükmedilen bedelden her iki davalının müşterek ve müteselsilen sorumlu olacağı, aradaki farktan sadece dördüncü kişinin sorumlu olacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.