Şikâyetçi vekili, müvekkilinin alacağının kamu alacağı olup, paylaşıma konu paranın sıra cetvelinde 1. ve 2. sıradaki alacaklılara ödenmesinin doğru olmadığını ve müvekkiline ödeme yapılması gerektiğini ileri sürdüğüne göre, 1.ve 2. sıra alacaklılarına dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir meşruhatlı davetiye tebliğ edilmeden ve dolayısıyla taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
İcra takibine dayanak yapılan ilamın incelenmesinde, alacağın; apartmanın kanalizasyon sorununun giderilmesi sırasında meydana gelen kazadan doğan tazminata ilişkin olup, alacaklı 634 sayılı Yasa'nın 35. maddesine göre apartman yönetimi hakkında takip yapabileceği gibi, aynı Kanun'un 20. maddesi uyarınca da ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat malikleri hakkında da takip yapabileceği-
2577 sayılı Kanun uyarınca; takip alacaklısının kararın tebliğ tarihinden takip tarihine kadar geçen süre için tecil faizi talep etmesinde ve ilamın infazı için kesinleşmesine gerek olmayan ilamlardan olması hasebiyle alacak kalemlerine faiz işletilmesinde herhangi bir yasal engel bulunmadığı-
Davacı, davalının önceki malik ile düzenlediği kira sözleşmesi ile kiracı olduğu taşınmazı 06/11/2013 tarihinde satın aldıktan sonra, 08/11/2013 tarihinde davalıya ihtarname keşide ederek ihtarnamede 6 aylık süre verdiği, bu durumda, davanın TBK.' nun 351. maddesi uyarınca yeni iktisap sebebiyle tahliye istemine ilişkin olduğu, davalıya, kiralananı boşaltması için bu 6 aylık süre beklenmeden dava açılmasının usulsüz olduğunun kabulü gerekeceği-
Borçlunun, takibin kesinleşmesinden sonra borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürmesi halinde, 33/a maddesi hükmünün kıyasen uygulanacağı, davacı yüklenicinin İcra ve iflas Kanunu'nun 33/a-2 maddesinde gösterilen tespit davası ya da genel hükümlere göre eda davası açma konusunda seçimlik hakkı bulunduğu-
Davacı iş sahibinin açık ayıplarla ilgili ihbar külfetini yerine getirdiğini tanık beyanıyla ispatladığı gözetilerek hem açık ayıplar hem de gizli ayıplar yönünden ikinci bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak tespitte saptanan bulgular doğrultusunda ve tespit raporunda ayıplı olduğu belirtilen imalatlar için gerekli giderim bedelinin tespit tarihindeki mahalli serbest piyasa rayiçlerine göre KDV eklenmeksizin hesaplattırılıp, bulunacak bedel üzerinden karar verilmesi gerektiği- Hukukî işlem benzeri maddî vakıa niteliğindeki ayıp ihbarının her türlü delille ve bu arada tanık beyanlarıyla da ispatlanabileceği, açık ayıplar bakımından tanık sıfatıyla dinlenen davacının eşinin anlatımlarının dosya kapsamında bulunan delil ve belgelere uygun olduğu, buna karşılık ifadeleri üstün tutulan davalı tanıklarının da davalının işçileri olup olayla ilgili doğrudan menfaatlerinin bulunduğu gözetilmeksizin sadece davacının eşi olduğu için davacı tanığının açık ayıpların da makul süresi içinde davalıya bildirildiğine yönelik beyanlarına itibar edilmemesinin hatalı olduğu- Gizli ayıplı işlerin giderim bedeli konusunda mimar bilirkişinin düzenlediği birinci rapor ile yargılamanın devamı sırasında inşaat mühendisi ve mimar bilirkişiden oluşan heyet tarafından hazırlanan ikinci raporda bir kısım imalatların tamamlandığından bahisle hesaba katılmadığı dikkate alınmaksızın, her iki raporda saptanan tutarların birbirine çok yakın olduğu, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için üçüncü kez keşfe gidilerek yeniden rapor alınmasının usul ekonomisine aykırı olacağı, gizli ayıpların giderilmesi için gerekli bedelin ayrı olarak hesaplandığı birinci rapora itibar edilmesi gerektiği gerekçesiyle birinci rapor yeterli kabul edilerek bu rapora göre hüküm kurulmasının da usul ve yasaya uygun olmadığı-
Tahliye taahhüdünün noterlikçe tanzim veya tasdik edilmiş olmaması ve kiracının taahhütname altındaki imzanın kendisine ait olmadığını bildirmesi halinde davacı kiralayanın icra mahkemesinde itirazın kaldırılmasını isteyemeyeceği-
Davanın, HMK.'nun 16. maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu, zararın meydana geldiği, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
Yükleniciden temlik alınan bağımsız bölüm ile ilgili olarak sözleşmeden dönme ve ödenen bedelin tahsili istemine ilişkin davada, ilk derece mahkemesi tarafından, davacının kredi sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya ödemekte olduğu kredi ödemelerinin takdiren teminatsız olarak durdurulmasına karar verildiğinden, davacının kredi taksitlerinin tamamını ödemediğinin anlaşıldığı, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullandığı, bankanın kullandırılan kredi miktarı ile sınırlı olarak sorumlu olduğu ve konut kredisi içinde olan kredi faizlerinden de davalı bankanın sorumluluğu kabul edilerek sonucuna uygun karar verilmesinin gerektiği-
Tenkis davalarında, MK. 564’de öngörülen seçimlik hakkın, ya malı verip bedelini almak ya da bedelini verip malı almak şekilde kullanılması gerekeceği -
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.