Kambiyo senedinden kaynaklanan borç nedeniyle menfi tesbit istemine ilişkin davada ispat yükü kendisinde olan ve kambiyo senedinin tehdit ile ve anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden taraf olan davacının bu iddiasını kanıtlayamadığı- İcra takibi HMK 209 uyarınca ihtiyati tedbir yolu ile durduruduğundan davalı lehine tazminata hükmedileceği-
Mahkemece, tanık beyanları esas alınarak "eczacının gerekli kimlik kontrollerini yapmadan ilaçları teslim etmesinin kusurlu davranış olduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, kurumca yapılan denetimde cezalar herbir hasta ve her bir eylem için ayrı ayrı kesilmiş ve duruşmada dinlenen tanıklardan bir kısmı imzayı inkar edip ilaçları teslim aldıklarını kabul ettiklerine göre bu hususların (eczacı, hukukçu ve mali işlerden anlayan uzmandan oluşan) bilirkişilerden rapor alınarak mahkemece her bir hasta için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği-
Sahtelik nedenine dayalı olarak açılan menfi tespit davasında mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceği, sadece senedin sahteliğinin iddia edilmesinin takibi durdurmayacağı, cumhuriyet savcılığında senedin sahteliğine dayalı şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı,ancak, cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilmesi halinde icra takibinin durdurulabileceği-
Borçlunun, takip dosyasına dilekçe sunarak borcu kabul ettiğini, takibe itirazı olmadığını bildirdiği, yine aynı tarihte ödeme taahhüdünde bulunduğu dikkate alındığında, İİK'nun 170/a-son maddesi uyarınca borç kabul edilmiş olup takibin iptaline karar verilemeyeceği-
İcra dairesinde borçluya kefil olan üçüncü kişinin bu kefaletini, daha sonra asıl borçlunun senet altındaki imzayı inkâr etmesinin etkilemeyeceği–
Taşınmaz malın konut gereksinimi için boşaltılması davasının bir yıllık kira karşılığının miktarına göre görevli olan mahkemede görüleceği-
«İmza» itirazına (inkarına) ilişkin uyuşmazlıklarda, ‘imzanın borçluya (davacıya) ait olduğu’ hususunun alacaklı (davalı) tarafından ispat edilmesi gerekeceği, borçludan olumsuzu ispat etmesinin istenemeyeceği—İnkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığının icra mahkemesince saptanamaması halinde, uyuşmazlığın dar yetkili icra mahkemeside çözümlenemeyeceği, bu durumda borçluya olumsuz tesbit davası açma külfetinin yüklenemeyeceği (Bu nedenle de, bu durumda icra mahkemesince «imza itirazının kabulüne» karar verilmesi gerekeceği)—
Şirketi temsil ve borç altına sokma yetkisi bulunmayan kişinin, imzaladığı senetlerden dolayı şahsen senet bedelinden sorumlu olacağı—
«İmzaların bağımsızlığı» ilkesi uyarınca (TTK. 589; şimdi; Yeni TTK. mad. 677), keşidecinin imzasının ona ait olmamasının (sahte olmasının) cirantaları sorumluluktan kurtarmayacağ-
21.07.2006 tarihli taahhütnamede "kefil" ibaresine yer verilmiş ise de 818 sayılı BK'nın 484. maddesi uyarınca kefaletin geçerliliği, kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede yer almasına bağlı olduğundan, anılan taahhütnamede sorumluluğun sınırlandırılmamış olması ve davalıların konumu dikkate alındığında, davalıların yüklenici şirketin fiilini taahhüt eden durumunda olduğu, takip ve dava tarihinde yürürlülükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 110. maddesine göre sorumlulukları bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.