22. HD. 03.10.2018 T. E: 2017/14925, K: 20972-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, imzasız ücret bordrolarında “birim ücret 1.800.00TL” olarak belirtilen ücretin, davacının ücretinin net tutarını mı yoksa brüt tutarını mı ifade ettiği ve ücret miktarının belirlenmesi için bu hususun taraflardan sorulmasının gerekip gerekmediği-
Sendikal tazminat alacağının, geçersiz olduğu belirlenen fesih tarihindeki ücret kabul edilerek hesaplanması gerekirken davacının işverence işe başlatılmadığı tarihindeki ücretin esas alınarak hesaplanmasının hatalı olduğu- İşçi, fiilen işe gitmediği takdirde, herhangi bir gelir kaybı olmadığı gibi, yararlanamadığı yol yardımını ikame edecek bir harcama yapmak zorunda da olmadığından, işverence sağlanan servis yardımının parasal karşılığının boşta geçen süre ücretine ilave edilmesinin isabetli olmadığı-
22. HD. 05.02.2019 T. E: 2017/20107, K: 2318-
Kurum’a davalıların bir kısmı tarafından yapılan bildirimlerin varlığı nedeniyle hakdüşürücü süreden bahsedilemeyeceği göz ardı edilerek, yetersiz tanık beyanlarıyla fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan, 2000 -2005 tarih aralığında davalıların işyeri adresinde başkaca kayıtlı işverenlerin olduğu ve aralarındaki organik bağ yeterince araştırılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğu- Mahkemece, dava konusu işyerinin 2000-2005 tarih aralığında kimin veya kimlerin adına kayıtlı olduğu araştırılıp davaya dahil edilerek, davalı işyerine ait dava konusu dönemi kapsar dönem bordro tanıklarını ayrıntılı şekilde dinlemek ve gerektiğinde Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek komşu işyerlerinin işverenleri veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanların beyanlarına da başvurmak suretiyle davacının çalışmalarının yer ve zaman olarak somut olgular çerçevesinde açıklığa kavuşturularak davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip,sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Saptanacak olan sigortalının gerçek ücreti esas alınarak ibranın verildiği tarihteki davacıların zararı hesaplanıp, sonuçta tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlık bulunup bulunulmadığı, yani belgenin “ibra” ya da “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinin denetlenmesinin gerekeceği-
22. HD. 11.10.2018 T. E: 12387, K: 21814-
Davacının işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirildiği ve bildirime uygun olarak da primlerinin ödendiği, öte yandan işe giriş bildirgesinin ve bordroların davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesi olduğu, karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiğinin söz götürmeyeceği, başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemeyeceği-
Taraflar arasında ayrı bir «muacceliyet sözleşmesi» bulunmadıkça, bonolarda yazılı bulunan muacceliyet koşulunun geçersiz olacağı—
Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının, "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- Islah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilemeyeceği- Islah dilekçesinde talep edilen “yasal faiz” ifadesinin, 3095 s. K. m.1'de düzenlenen "yasal faiz" olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanmasının, diğer faiz türlerinin yorumlanması yolunu da açarak kavram kargaşasına neden olacağı-Davacı, dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koyduğundan, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden yasal faiz uygulanması, ancak 4857 s. İş K. mad. 34 gereğince, ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- "Dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin 4857 sayılı İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.