Boşanmaya sebep olan olaylarda, taraflar eşit kusurlu değil iken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak ağır kusurlu eş lehine yoksulluk nafakasına takdir edilemeyeceği-
Avukat ve müvekkil arasındaki ilişkinin temeli “güven” unsuruna dayalı olup, davacı avukatların, davalı müvekkilleri ile arasında husumet bulunan dava dışı kardeşinin de vekilliğini üstlenmiş olmaları ve davalının bu durumu kabul etmediğini bildirmiş olmasına rağmen, davalının hasmı durumunda olan kardeşi ile vekalet ilişkisini sona erdirmemiş olmalarının, davalı müvekkilin avukatına olan güvenini sarsan, vekilin sadakat borcuna aykırı davrandığını gösteren bir husus olduğu ve davalının davacı avukatları haklı olarak azlettiğinin kabul edilmesi gerektiği-
Dosya kapsamından tarafların birbirlerine karşılıklı hakarette bulundukları, kocanın davacı kadına birçok kez şiddet uyguladığı, davacı kadının da sadakatsiz davranışlarda bulunduğu dolayısıyla eşlerin birlikte yaşamaya zorlanamayacağına-
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği- Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda kocasına ve onun ailesine sürekli hakaret eden ve kocanın annesini döven, evden dışarı atan kadının kusuruna karşılık, eşine şiddet uygulayıp evden kovan ve başka bir kadını eve getirip birlikte yaşayan koca daha ziyade kusurlu olup, tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı- Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerektiği-
Davalı erkeğe kusur olarak yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı vakıasının, güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu; güven sarsıcı davranış vakıasından sonra evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam etmesi sebebiyle kadın tarafından affedildiğinin kabulü gerekeceğinden davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinin tabii olduğu, ancak davalı erkeğin mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre dahi boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminatın çok olduğu-
HGK. 08.10.2019 T. E: 4-203 , K: 1002-
Tarafların kolluk tarafından yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında, davalının emekli olup aylık maaşı ve bir miktar kira gelirinin bulunduğu, davacının ise ev hanımı olup gelirinin olmadığı anlaşılmışsa mahkemece; davacı tarafın geçimi ve bakımı için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK'nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak, davacı eş yönünden daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Yoksulluk nafakasına hükmedilmek suretiyle yoksulluk nafakasının miktarı yönünden çelişki yaratılmış olup gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağından, tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekeceği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davacı kadının, kendisine ait ziynet eşyalarının davalı koca tarafından zorla elinden alındığı iddiasına karşı davalı kocanın ise, ziynet eşyalarını davacıdan zorla alıp bozdurmadığını, ziynet eşyalarının davacıda olduğunu savunduğu, mahkemece davacı vekiline müvekkili ile görüşüp davalıya yemin teklifinde bulunup bulunmayacaklarına ilişkin beyanda bulunması için 10 günlük süre verildiği, sonraki oturumlarda davacı vekili davalıya yemin teklifinde bulunmayacaklarını, yemin teklif etme hakkını kullanmayacaklarını ve mevcut delil durumuna göre karar verilmesini beyan etmiş olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği; hal böyle olunca; yerel mahkemenin davacı tarafın yemin delilinden vazgeçmiş olduğu, artık davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasına gerek bulunmadığı gerekçeleriyle Özel Daire bozmasına karşı direnmesinin yerinde olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.