İhtiyati haciz geçici bir hukuki koruma tedbiridir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için esas hakkında kesin bir kanaat oluşmasına gerek bulunmadığı gibi tam bir ispat aranması da gerekmez. İhtiyati haciz, davacı alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulmasıdır. Hakim, ihtiyati haciz kararı verilip verilmeyeceği hususundaki takdir hakkını, sunulan deliller göre kullanacaktır. Yukarıda açıklanan ilke ve kanun hükümleri çerçevesinde ihtiyati haciz talebi bakımından yapılan değerlendirmede, davanın İİK'nin 277 ve devamı maddeleri dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, tasarrufun iptaline ilişkin davalarda geçici hukuki koruma yolu olarak sadece ihtiyati haciz talep edilebileceğinin benimsendiği, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın tam olarak ispatlanması gerekmediği, yaklaşık ispat koşullarının gerçekleştiği, davacının dava açmakta haklı olup olmadığının yargılamayı gerektirdiği, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davaya ilişkin tüm koşulların ispatlanmasının beklenemeyeceği açıktır. Öyleyse Mahkemece tasarrufun iptali davasında geçici korunma olan ihtiyati haciz koşullarının mevcut olduğu benimsenerek ihtiyati haciz isteğinin kabulüne ve itirazın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
22. HD. 14.03.2019 T. E: 1130, K: 6326-
Dosya içeriğine göre; davacının, davalı M.T'dan olan alacağının ve alacak miktarının belli olmadığı, yargılamayı gerektirdiği, İİK'nun 257. vd. maddelerinde belirtilen ihtiyati haciz  şartlarının oluşmadığı, ilk derece mahkemesince itiraz üzerine verilen ihtiyati haczin kaldırılmasına dair kararın doğru olduğu-
Senede dayalı icra takibinden sonra borçlu bulunmadığının tespiti amacıyla açılan menfi tespit davasında teminatsız takibin durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği hususuna ilişkin davada, yargılamanın HMK'da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinde taşınmazın dava dışı 3. kişilere satılmış olması ihtimalinde 3. şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk edeceğinden nakden tazmin talep edildiği de açıklanmış, taşınmazı satın alan 4. kişiye karşı dava yöneltilmemiş, o halde talep İİK 283/2 maddesine dayanılarak bedel tazmini talebine dayanmakta olup, bu durumda bedele dönüşen davada davalılar tazminat miktarı kadar tüm mal varlıkları ile sorumlu olduklarına göre İlk Derece Mahkemesince İİK'nın 281/2. maddesinin 2.cümlesi uyarınca icra dosyası ve borcun dayanağı olan belgeler getirtilip, incelenmek ve değerlendirmek suretiyle karar vermek gerekirken, "Davacılar vekilinin ihtiyati haciz talebinin, yukarıda özetlenen dava dilekçesinden anlaşıldığı gibi ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkin talebinin yargılamayı gerektirmesi, davanın esasını çözücü nitelikte haciz kararı verilemeyeceği anlaşılmakla yasal koşulları oluşmayan ihtiyati haciz talebinin reddine" şeklinde değerlendirme yapılarak talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Covid-19 salgını nedeniyle mücbir sebebin gerçekleşmiş sayılıp sayılmayacağının ve takibe konu aylar (2020 Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran ayları) itibariyle kira ilişkisine etkilerinin icra hukuk mahkemesince incelenemeyeceği-Taraflar arasındaki hukuki ihtilaf yargılamayı gerektirdiği, mücbir sebebe ilişkin maddeleri değerlendirildiğinde takip konusu kira sözleşmesinin, İİK'nun 68. maddesinde yazılı mücerret borç ikrarını içeren belge niteliğinde olmadığı, icra mahkemesince itirazın kaldırılmasına ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
12. HD. 07.12.2021 T. E: 10906, K: 11100-
Davacının, çeklerinin bilgisi dışında kullanıldığını, şahıs çeki niteliğindeki çeklerin, haberi olmaksızın bir şahıs tarafından düzenlenmiş olduğu, kendisinden habersizce düzenlenerek kullanılması ve piyasaya sürülmesinin, kötü niyetli üçüncü kişilerin haksız şekilde yararlanarak sebepsiz zenginleşmesine ve kendisinin de mağduriyetine mahal vermemek adına, bu çeklerin zayi kabul edilerek iptaline karar verilmesini talep ettiği davada, davacı davayı her ne kadar hasımsız olarak açmış olsa da çekin 3. kişi olan şahısta bulunduğunu ve onun tarafından düzenlendiğini belirttiğinden, talebin söz konusu çeklerin istirdatı talebi olarak değerlendirilmesi gerektiği, özel dava şartı bakımından konuyu düzenleyen yasa maddesine göre arabuluculuğun dava şartı olduğu-
davacı işçinin davalıya ait işyerinde yaklaşık 1,5 yıl çalıştığı, iş sözleşmesinin ihale dönemi bitiminde SGK’dan çıkış verilerek yazılı bildirimde bulunulmadan feshedildiği, işverence gerçekleştirilen feshin geçerli nedene dayanmadığı anlaşıldığından feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi isabetliyse de davacı işçinin kıdemine ve fesih nedenine göre mahkemece işe başlatmama tazminatının davacının 5 aylık ücreti tutarında belirlenmesi doğru olmayıp, bu tazminatın davacının 4 aylık ücreti oranında belirlenmesinin dosya içeriğine uygun düşeceği-
Davalı şirkette foto muhabiri olarak çalışan davacının iş akdinin davalı şirket tarafından feshedildiği, davacının savunmasını 7 gün içinde vermesinin istendiği ancak süresinin dolması beklenmeden iş akdinin feshedildiği, davalı işverenlikçe düzenlenen bir fesih bildiriminin bulunmadığı, fesih bildiriminin işverence yazılı olarak yapılması ve fesih sebebinin açık ve kesin bir şekilde bildirilmesi gerekmekte olup anılan nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi yerinde ise de dava 7036 sayılı Kanun'un yürürlük maddesindeki açık düzenleme gereği 01/01/2018 tarihinden önce açılmışsa boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatı açısından hükümde miktar yazılmamalı sadece kaç aylık boşta geçen süre ve işe başlatmama tazminatı yönünden tespit şeklinde yazılması gerektiği- 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddesi, 7036 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 14 ve 16. fıkralarında; tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarının Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin yargılama giderlerinden sayılacağı, yine bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderlerin anlaşmaya varılamaması halinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacağı düzenlendiği halde, ilk derece mahkemesince devlet bütçesinden karşılanan zorunlu arabuluculuk ücreti ve arabuluculuk sebebiyle yapılan zorunlu giderler ile ilgili bir karar verilmemesinin yerinde olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.