Şikayetçinin, şikayete konu edilen taşınmazın ihalesinin yapıldığı tarihten yedi günra, kendisine yapılan satış ilanı tebligatının usulsüz olduğunu da ileri sürerek icra mahkemesine başvurduğunun anlaşıldığı, bu itibarla, ihalenin feshine yönelik şikayetin İİK.'nun 134. maddesinin 7. fıkrasında öngörülen ihaleden itibaren yasal bir yıllık süre içerisinde gerçekleştiğinin kuşkusuz olduğu, o halde mahkemece, öncelikle satış ilanı tebligatının usulsüzlüğüne yönelik iddia değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği- İİK'nun 134/2. maddesinde, başvurusu reddedilen şikâyetçi aleyhine para cezasına hükmedilebilmesi için şikâyetin esasa ilişkin nedenlerle reddi öngörülmüş olup, istemin esasa girilmeksizin süreden reddi halinde para cezasına hükmolunamayacağından mahkemece borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Firari kişilere ait taşınmazların, MK. 713’e göre iktisap edilemeyeceği-
"3116 Sayılı Orman Kanunu'nun 5663 sayılı Kanun'la değişik 1/e maddesine göre çıkarılan "Makilik ve Orman Sahalarının Birleştiği Yerlerde Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmelik" ile bu Yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonları yasal olup yaptıkları işlemler de geçerli olup orman sınırlandırması kapsamında iken söz konusu komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında, özel kanunlar gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesinin gerekeceği-
Tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin davanın, Tapu Sicil Tüzüğü gereğince öncelikle tapu müdürlüğüne başvurma zorunluluğu getiren yasal prosedür izlenmeden açıldığından, usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Davada kendisini vekille temsil ettiren Tapu Müdürlüğü hakkında vekâlet ücreti yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemi-
Gerçek bedeli alınmak suretiyle yapılan satışlarda, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla yapıldığından söz edilemeyeceği- Satışa konu edilen bir malın devrinin ise belirli bir bedel karşılığında yapılacağı, ancak, bedelin mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet, bakım veya emeğin de "semen" olarak kabul edilebileceği- Eşlerin birbirilerine bakıp destek olmaları evlilik birliğinin bir gereği olduğundan, eşin normal bakımın ötesinde özel bir ihtimam ve bakıma muhtaç olduğu, görev sınırının aşıldığı durumlarda yapılan bakım ve hizmetin "semen" olarak değerlendirilmesi gerektiği- Murisin ilk eşinin ölümünden sonra tanıştığı davalı ile aralarında resmi nikah olmasa da bir aile düzeni kurarak öldüğü tarihe kadar birlikte yaşadığı, Birlikte yaşadıkları dönemde muris tarafından davalının geçimi sağlandığı gibi kendisine bir daire satın aldığı, ayrıca davalının ilk eşinden olan çocuklarına maddi destekte bulunarak iş kurmalarına yardımcı olduğu, 2004 yılında başlayan birliktelik sonrasında mirasbırakana prostat kanseri teşhisi konulmuş ise de, murisin uzun süre kimsenin bakımına ihtiyaç duymadan normal yaşamını sürdürdüğü, her türlü işini kendisinin gördüğü, çalışmaya devam ettiği, ölmeden önceki son üç ila yedi aylık dönemde bakıma muhtaç hâle geldiği, yatağa bağımlı olduğu bu dönemde ise murisle sadece davalının değil çocuklarının da ilgilendiği ve kendisine bir yardımcı temin edilerek bakımının yapıldığı anlaşıldığından, davalının fiili evlilik birliğiyle bağlı olduğu murise son günlerinde destek olup ilgilenmesi son derece normal olduğu ve bakıma muhtaç olduğu bu kısa dönemde murise paralı bir bakıcı tutulmasının yanında kızlarının da ilgilendikleri gözetildiğinde, davalı tarafından yapılan bakım ve hizmetin normal bir bakımın ötesinde kabul edilerek, "ivaz" olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı- Mirasbırakanın sosyal güvencesinin bulunduğu ve emekli maaşı aldığı, herhangi bir borcunun olmadığı, çok sayıda taşınmazın sahibi iken bunlardan üç ayrı taşınmazını 2009 ile 2010 yılları içerisinde üçüncü kişilere sattığı, böyle olunca mal varlığı ve geliri bulunan murisin içinde oturduğu evini davalıya satmasını gerektirir makul bir sebebin ve ihtiyacının söz konusu olmadığı, davalı tarafından yapıldığı ileri sürülen ödemelere dair bir belge sunulmadığı gibi ölümünden önce dava konusu taşınmaz dışında çok sayıda taşınmazını satan murisin terekesinden para çıkmadığı, hatta kredi kartı borcunun bulunduğu, davalıya yapılan devirlerde gösterilen bedeller ile taşınmazın gerçek değeri arasında ise fahiş fark bulunduğu, ayrıca mirasbırakanın davalı ile birlikte yaşamaya başladıktan sonra ilk eşinden olma çocukları ile arasının açıldığı anlaşıldığından, Mirasbırakanın, ilk eşinden olma davacı mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazı bedelini almadan birlikte yaşadığı davalıya temlik ettiği, tapuda gösterilen satışın "gerçek" bir satış olmayıp, "bağış" amacıyla yapıldığının kabulü gerektiği-
Tapu kütüğüne şerh edilen hakların hukuki etkisinin yevmiye defterine kayıt ile başlayacağı-
Türk Medeni Kanunu’nun 883. maddesine 4/7/2019 tarihli ve 7181 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle eklenen "İpotek süreli olarak kurulmuşsa, sürenin bitiminden itibaren otuz gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c maddesinde belirtilen şerhin konulmaması hâlinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilir." ş e k l i n d e k i ikinci fıkranın Anayasa’nın 13 ve 35. maddelerine aykırı olmadığı-
Davada kendisini vekille temsil ettiren Tapu Müdürlüğü hakkında vekalet ücreti yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.