Üçüncü kişi konumundaki davalının iyiniyeti ve tapu siciline güven ilkesi hususlarının göz önünde bulundurulduğunu belirterek reddedilen dava "aile konutu olduğu ve üçüncü kişiye muvazaalı şekilde satıldığı iddia edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescili istemine" ilişkin olup davacı; dava dilekçesinde aynı zamanda muvazaa hukuki sebebine (TBK m.19) dayandığından, davacının muvazaa hukuki sebebine dayalı istemi yönünden de inceleme yapılması gerektiği-
Dava, davalı işveren nezdinde "gemi adamı" olarak geçen çalışmaların 506 sayılı Yasanın Ek 5 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 30.01.2018 tarihinde işe iade istemiyle açılan davada, Bölge Adliye Mahkemesince 05.11.2019 tarihinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine kesin olmak üzere karar verilmesinden sonra davacı vekilinin 20.03.2020 tarihli dilekçesi ile yargılamanın iadesini talep ettiği dikkate alındığında; yargılamanın iadesi isteminin ilk derece mahkemesince mi yoksa Bölge Adliye Mahkemesince mi değerlendirilmesi gerektiği-
Maliki olduğu 2287 parsel sayılı taşınmaza komşu taşınmaz maliki tarafından inşa edilen binanın kendi taşınmazına taştığını ileri sürerek elatmasının önlenmesine ve taşan kısmın yıkılmasına-
Sıra cetvelinin iptali istemine ilişkin şikayette, İİK’nun 17. maddesi uyarınca gerekçeye göre yeni bir sıra cetveli düzenleyecek olan icra müdürü bakımından, infazda tereddüt doğmasına neden olunduğundan şikayetin kabulünün gerekeceği-
Dava konusu taşınmazların bulunduğu Tekir yaylasının sadece bölge halkı tarafından bilinen bir yer değil, herkesin bildiği, tanıdığı, yurt genelinde maruf olan bir yer olduğu, öncesi kadim, maruf ve meşhur bir yayla iken, sonradan yaygın bir yapılaşmaya sahne olduğu, Çukurova’ya nazaran daha serin olmasından ötürü niteliğinin değiştirilerek yazlık yapı olarak kullanılmasının taşınmazın yayla olma özelliğini kaybettirmeyeceği-
İİK'nun 67/1 nci maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasının koşullarından birinin de, ödeme emrinin düzenlenip, borçluya tebliği olduğu, ödeme emri tebliğ edilmeden, dolayısıyla ödeme emrine itiraz yapılmadan, itirazın iptalinin talep edilmesinde hukuki yararın bulunmadığı-
Davacı tarafından başlatılan icra takibinde sadece tahliye taahhüdü nedeniyle kiralananın tahliyesi talep edilmiş olup, alacak talebinde bulunulmadığı, mahkemece her ne kadar davalı borçlunun temerrüde düştüğünden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davanın tahliye taahhüdü nedeniyle itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkin olduğu, tahliye taahhüdü nedeniyle tahliye şartlarının dosya içeriğine göre gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru değilse de, bu hususun düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığı-
Davacının onama ile sonuçlanan işe iade davasında, süresi içerisinde işverene başvurup başvurmadığı, davalının, davacının çalışma teklifini kabul edip etmediği, işe iade davasının sonucunun gerçekleşip gerçekleşmediği, işe başlatmama halinde bu kararın ne zaman kesinleştiği ve dava tarihi itibariyle feshin olup olmadığı, dava tarihi itibariyle akdin feshinden söz edilip edilemeyeceğine göre hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece, davacının ../../2014 tarihli dilekçesi ile kıdem, ihbar, yıllık izin, hafta tatili, fazla çalışma alacakları için dava değerinin 1.000,00 TL olduğunu bildirdiği, talep ettiği alacaklar için karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi nedeni ile bu alacak kalemleri için davalı lehine maktu vekalet ücretine, ../../2014 tarihli dilekçesinde ise maaş farkı, ikramiye, bayram harçlığı, izin harçlığı, yakacak yardımı, ayakkabı fişi, erzak yardımı alacakları için 14.637,00 TL daha talep talep ettiği alacaklar için ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi md.13/2 gereği, davanın kabul edilen ve reddedilen kısımları için, kabul ve reddedilen kısımları geçmemek üzere vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davacı, davasını kısmi olarak açmış, ıslahla talebiyle asıl alacak miktarını arttırmış, faiz talebine ilişkin harç yatırmadığı gibi, işlemiş faiz tutarı ıslah dilekçesinde de yer almamış olup mahkemece, davanın kısmen kabulüne, takibin :.. TL üzerinden devamına, davacı vekilinin işlemiş faize ilişkin talebinin reddine karar verilmişse de, incelenen mahkeme kararında, "gerekçe" bulunmadığı gibi, davacının işlemiş faize ilişkin harçlandırılmış bir talebi bulunmadığı halde hüküm kısmında açıklama yapılmadan reddedildiği anlaşılmakla, usulün 297. maddesine aykırı olarak kurulan bu hükmün usul ve yasaya aykırı olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.