Tasarrufa konu taşınmazın satış tarihinde belirlenen değeri gözetildiğinde, İİK'nın 278/2 maddesinde belirtilen edimler arasındaki aşırı fark olmadığı ve İİK'nun 280. madde kapsamında davalının, borçlunun mali durumunu ve alacaklıları ızrar kastını bildiği veya bilmesi gereken kişilerden olduğu ispatlanamadığından, bu davalı yönünden davanın reddi gerektiği- Haciz tutanağında borçlunun ev adresine gidildiği bu adreste oturduğu tesbit edildiği ancak adres kapalı olduğundan çilingirle girilmediği belirtildiğinden, bu zaptın İİK'nun 105 niteliğinde bir belge olduğundan söz edilemeyeceği ve bu nedenle tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Yargılama sırasında tasarrufa konu malın üçüncü kişi tarafından devredilmesi halinde, davacı alacaklının davayı bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği veya devredilen şahısları davaya dahil edip etmeyeceği belirlenmesi gerektiği-
Borçluya örnek 10 numaralı ödeme emrinin 14.02.2013 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun İİK’nun 168/3-5. maddesinde öngörülen yasal süre içerisinde, 18.02.2013 tarihinde başvurduğu anlaşıldığına göre, uyuşmazlığın gecikmiş itirazı düzenleyen İİK’nun 65. maddesi hükmüne göre değil; borca, imzaya ve yetkiye itiraz ile, kambiyo takibine ilişkin şikayeti düzenleyen İİK’nun 168. maddesi ve devamı hükümlerine göre çözümlenmesinin gerekeceği-
Borçlu şirket yetkilisinin kim olduğunu belirten ticaret sicil gazetesindeki ilanın üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunması ve onlara karşı ileri sürülebilmesi bakımından önem taşıdığını, borçlu şirket yönünden ise bu kararın alındığı tarihten itibaren bağlayıcı olduğu-
Kara taşıt araçlarının fiilen haczi ile kayden haczi arasında hukuken bir fark bulunmadığı, İİK. mad. 106’da satış isteme süresinin kaydî haciz ile de başlayacağı ve araç fiilen haczedilmemiş (muhafaza altına alınmamış) ve kıymet takdir yapılmamış dahi olsa, kayden haczedildiği tarihten itibaren İİK. mad. 106 uyarınca, satış masrafı da yatırılarak (İİK. mad. 59) satışının talep edilmemiş olması halinde, araç üzerindeki haczin düşeceği—
İstihkak davasında “davalı” olarak alacaklı yerine borçlunun adının yazılmasının maddi hataya dayalı olduğunun farz edilerek, ilk oturumdan önce yanlışlığın farkına varan davacı üçüncü kişi vekilinin alacaklıyı davaya dahil etmiş olması nedeniyle, taraf teşkilinin sağlanmış olduğu kabul edilerek, davanın esasının incelenmesi gerekeceği-
İİK'nun 134/1 ve TMK.’nun 705.maddelerine göre icra yoluyla yapılan ihalelerde taşınmazın mülkiyetinin ihale tarihinde alıcıya geçeceği ve bu tarihten sonra konulan hacizlerin kaldırılmasının, haczin konulduğu icra dosyaları konu edilerek ilgili icra mahkemesinden şikayet yoluyla istenebileceği; bu itibarla ihalenin yapıldığı dosyadan hacizlerin kaldırılmasının isteminde bulunulamayacağı-
Takibin borçlu şirkete yöneltilmesinin maddi hatadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Teminatın yatırılmış olması nedeni ile takip durduğundan, İİK'nun Değişik 97/13. maddesi gereğince %20 oranı ile davalı alacaklı yararına tazminata karar verilmesi gerekirken, söz konusu 02.07.2012 tarihinde 6352 sayılı Kanun'un 19. maddesi ile yürürlüğe giren bu değişiklik de gözönüne alınmadan Yasa'da yazılı olan %20 tazminat oranı aşılarak, % 40 oranı ile davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı-
Aynı şirkette çalışan işçilerin, işçilik alacağından dolayı açtıkları dava sonunda aldıkları ilama dayalı takipteki alacaklarının ödenmemesi üzerine "birlikte" tasarrufun iptali davası açabilecekleri–

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.