5510 sayılı Yasa'nın 93. maddesi ile İ.İ.K.' nun 83. maddesi uyarınca, emekli maaşının haczedilmesinin mümkün olmadığı, hacizden önceki bir dönemde, haczi caiz olmayan bir malın haczedilebileceği hakkında alacaklı ile yapılan anlaşma geçerli olmadığı gibi, davacının maaşı üzerinde haciz bulunmasa da, davalı bankanın maaş hesabı üzerinde bloke uygulaması haciz sonuçlarını doğaracak nitelikte olup, mülga 818 sayılı B.K'.nun 19. ve 6098 sayılı T.B.K.'nun 26-27 maddeleri uyarınca geçersiz olduğu, bloke uygulanan maaş miktarının davacıya iadesi gerektiği-
Davacı dava dilekçesinde, para makbuzları altındaki imzayı inkar etmemiş, para makbuzları karşılığında aldığı bedellerin borç olmadığını, aralarında imzaladıkları sözleşme gereğince yapılan ödemeler olduğunu belirterek borçlu olmadığının tespitini istemiş ise de para makbuzlarının altında “borç olarak” ibaresi yazıldığı anlaşıldığından bunun aksini davacının ispat etmesi gerekeceği, dosyaya sunulan para makbuzlarında gönderilen paranın borç olarak verildiğine dair yazı mevcut olup, davacının verilen para makbuzlarının sözleşme karşılığı olduğuna yönelik deliller sunması gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “dava konusu bonodaki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı, bonodaki kaşenin şirket kaşesi ve ticaret siciline tescil edilmiş unvanı olmadığı, davacı şirket defterinde bono ile ilgili kayda rastlanmadığı, bonodaki imza sahibinin kimliği açıkça yazılı olmadığından imza sahibinin ticari mümessil olarak da kabul edilemeyeceği, yetkisiz kişi tarafından imzalanan bononun şirketi bağlamayacağından davacının bono ile davalılara borcu olmadığının tespitine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Borçlunun ancak, "teminat" olarak göstereceği 'nakit', 'hisse senedi', 'tahvil', 'gayrimenkul rehni', 'muteber banka kefaleti' karşılığında, "ihtiyati haczin kaldırılmasını" isteyebileceği, ancak menkul rehninin ihtiyati haczin kaldırılması için yeterli sayılmadığı-
Takibe konu bononun, vade tarihinden itibaren üç yıllık zamanaşımı süresine tâbi olduğu- Haciz talebi de bir icra takip talebi olduğundan haciz talebinde bulunulması ile zamanaşımının kesileceği-
Alacaklının şikayet ve temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar ile şikayetin mahiyeti gözönüne alındığında, şikayetin, İİK'nun 18. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince duruşmalı olarak incelenmesinde zorunluluk bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Takip talebinde alacaklının, adresinin yazılı olmamasına rağmen ekli vekaletnamede alacaklının yerleşim yeri adresinin mevcut olması halinde İİK mad. 58/1'deki koşulun yerine getirildiğinin kabulü gerekeceği- Bu eksikliklerin her zaman tamamlanması mümkün olup, takibin ve ödeme emrinin iptalinin gerekmeyeceği-
İİK. mad. 89 ve 356'nın uygulanma alanı–
Ödeme emri tebliğ işleminin, “ Adreste kimse bulunamaması üzerine, adresin kapalı olması sebebi en yakın komşu, kapıcı veya yöneticiye sorulmuş, verilen sözlü beyanda muhatabın geçici olarak çarşıya gittiğinin beyan edilmesi üzerine tebliğ imkansızlığı sebebiyle tebliğ zarfı (ismi ve yetkili olduğu mahalle net olarak okunamayan) muhtara teslim edilmiş olup, 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşusu F.D.'a haber verildi....” şerhi ile Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılmak istendiği, ancak tebliğ mazbatasında, bilgisine başvurulan kişinin kim olduğu ve sıfatı konusunda hiçbir bilginin bulunmadığı, beyanlarının tebliğ mazbatasına yazılıp imzalatılmadığı, imzadan çekinme hali var ise, bu durumun da tesbit ve tevsik edilmediği, dolayısıyla yapılan tebligatın usulsüz olduğunun anlaşıldığı, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebliğin, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.