İhtiyati haciz kararının verildiği mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinde takip yapılabileceğine ilişkin İİK.nun 50. maddesi yollaması ile kıyasen uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nun 12.maddesinin, 6100 Sayılı HMK’da karşılığı bir düzenleme bulunmadığı ve bu nedenle, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyeceğinin kabul edilmesi üzerine,anılan karar doğrultusunda içtihat değişikliğine gidilerek, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yerin, icra takibi için yetkili hale gelmeyeceği-
Davacı tarafın ticari ilişki olgusunu kabul etmediği, çeklerin teminat amacıyla verildiğini ileri sürdüğü menfi tesbit davaları için İİK 72/son maddesinde düzenleme ile HMK'nın genel yetkiye ilişkin kurallarının gözönünde bulundurulması gerekeceği-
Zamanaşımını kesen işlemlerin doktrinde "uyuşmazlığı bir adım ileriye götüren işlemler" olarak tanımlandığı- İİK. mad. 67. ve 68 uyarıca davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık sürelerin hak düşürücü nitelikte olduğu ve itirazın tebliği tarihinden itibaren başladığı, ancak bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılabileceği- İtirazın iptali davası, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliğinin olmadığı- Zamanaşımını kesen borçlunun itiraz tarihinden itibaren itirazın iptali davasının açıldığı tarihe kadar 1 yılı aşkın süre dolduğundan ve arada zamanaşımını kesen başkaca bir takip işlemi de yapılmadığından, dava konusu alacağın, CMR’nin 32, BK’nun 133, 132 ve 136. maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olduğu-
Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadan «itirazın iptali davası» açılamayacağı–
İhtiyati haciz isteminin kabulü halinde, borçlunun veya üçüncü kişilerin itirazı üzerine verilecek karara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği ve Yargıtayın temyiz talebi üzerine verdiği kararın kesin olup bozma kararına karşı mahkemece direnilemeyeceği–
Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı istihkak davası, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra açılmış olup, bu Kanunda 1086 sayılı HUMK’nun 512. maddesine paralel bir düzenleme getirilmediğinden, İİK’nun yetkiye ilişkin 4, 50. maddeleri ve 6100 sayılı HMK’nun 5, 6. maddeleri uyarınca genel yetki kuralının uygulanması gerekeceği, buna göre, istihkak davalarının asıl icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemelerinde açılmasının mümkün olduğu-
Merkezi adres kayıt sisteminde gösterilen yerin yerleşim yerine karine oluşturacağı, davalı, davacının beyanına dayanılarak oluşturulan sistemde kayıtlı yerleşim yerinin aksini gösteren bir kanıt göstermediğine göre, yetki itirazının reddi ile işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yetkisizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesinin de mümkün olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.