Boşanma davası açıldıktan sonra (dava devam ederken) oluşan olayların boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği–
Fiili ayrılığın, boşanma sebeplerinden birine dayalı olarak MK. 166/IV’de gösterilen süre kadar devam etmemesi halinde, boşanma kararı verilemeyeceği–
Erkeğin ablasının kolunu ısıracak derecede sinirli ve agresif davranışları olan, erkeğin işyerine giderek agresif tavırlar sergileyen, eşine toplum içinde “Allah belanı versin, yavşak, pezevenk, s...tir git, hayvan, adam değilsin” diyerek ağır hakaretlerde bulunan, küfür eden ve kıskanç tavırları olan kadın ile agresif davranışları olan, teslim edilen araca zarar veren, eşini darp eden, zaman zaman gece eve gelmeyerek fiili ayrılık döneminde ev sahibine kadın ve çocuğun oturduğu evin boşaltılacağına dair ihtar çeken erkeğin eşit kusurlu olduğu- Boşanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekeceği-
Evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın kredi borcu nedeniyle elden çıkarıldığının kabulü mümkün omadığı, aksi davalı tarafından ispatlanmadığından taşınmazın edinilmiş mal olarak kabulü ile boşanma dava tarihinden 2 ay 20 gün önce elden çıkarılan taşınmazın TMK'nun 229 ve 235/2 maddesi gereğince elden çıkarıldığı tarihteki değerinin tespiti ile bu değerin yarsına aynı yasanın 236/1 maddesine göre katılma alacağı olarak karar vermek gerekeceği-
Uyuşmazlığın, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı kadın eş yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175 inci maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı kadın eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplandığı-
Karşılıklı Boşanma
İlk ret kararının kesinleşmesinden sonra tarafların biraraya gelmediklerinin, geçen üç yıllık süre içinde ortak hayatın, her iki tarafın ortak kusurlarıyla yeniden kurulamadığının anlaşıldığı, bu durumda fiili ayrılıkta tarafların ikisi de kusurlu olup, birinin kusurunu, diğerinden ağır kabul etmenin mümkün bulunmadığı, hal böyleyken, ilk davadan önceki olaylar esas alınarak davacının ağır kusurlu kabul edilmesinin, bunun sonucu davalı yararına maddi ve manevi tazminata hükmolunmasının doğru olmadığı-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; fiili ayrılık sebebiyle (TMK m. 166/4) açılan boşanma davasında, tarafların gerçekleşen olaylara göre kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davalı eş yararına, yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği-
Hakimin, boşanma veye ayrılık davasının devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorunda olduğu- Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yanında bulunan müşterek çocuklar için davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerektiği- Fiili ayrılık tarihinden beri davalı anne ile birlikte kaldıkları anlaşılan çocuklardan D. ve İ.nur'un idrak çağında bulundukları dikkate alınarak dinlenmeleri, gerektiğinde uzman görüşüne de başvurularak tüm delilerin birlikte değerlendirilip gerçekleşecek sonucu uyarınca her üç çocuğun da velayeti hakkında bir karar verilmesinin gerektiği-
«Tarafların üç yılı aşkın süreden beri bir araya gelmediklerini» belirten davalı vekilinin bu beyanı karşısında, «üç yıllık fiili ayrılık» koşulunun gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.