Bölge adliye mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlara göre, kadının, erkeğin ailesinin ortak konuta gelmesini istemediği, erkeğe yönelik komşu kadınla güven sarsıcı davranışta bulunduğuna dair suçlamada bulunması nedeniyle erkeğin ortak konutu terk etmek zorunda kaldığı, boşanma davası açtıktan sonra ise tarafların müşterek çocuklar için aynı evde, farklı odalarda bir süre daha kaldıkları anlaşıldığından, kadın tam kusurlu olup, yazılı şekilde kusur tespitinin doğru olmadığı- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı erkeğin ağır ya da eşit kusurlu olmadığının anlaşıldığı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği, Türk Medeni Kanunu'nun 174/1.-2. maddesi koşullarının davacı-davalı erkek yararına oluştuğu- Dosya arasında müşterek çocuğun kafasının kırıldığına yönelik görüntülerle birlikte, çocuğun annesinden şiddet gördüğüne yönelik babasıyla yaptığı yazışmaların var olduğu, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5. maddesi gereğince aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için velâyeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının, yaşanılan ortamında da inceleme yapmak sureti ile araştırılması ve diğer deliller de göz önüne alınmak suretiyle anne-babadan hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilerek, idrak çağındaki çocuk bizzat dinlenilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip velayet ve kişisel ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekeceği-
Dosyaya ibraz edilen ... tarihli ibranamede “ ... ASHM'nin ... sayılı dosya ve devamında ... 2. İcra Dairesi' nin ... sayılı dosyasından taraflar anlaştıkları için feragat ediyoruz. Her iki dosya nedeniyle borçlu ...' yı ibra ediyoruz.” açıklamasına yer verildiği ve alacaklı asil ile vekili tarafından imzalandığı, alacaklı vekili söz konusu ibranamenin yasanın aradığı koşulları havi olmadığını, bu hususların dar yetkili icra hukuk mahkemesinin görev ve inceleme alanına girmediğini belirttiğinden, imzalara itiraz etmediğinden, anılan ibranamenin İİK 33. maddesi kapsamında ödeme belgesi niteliğinde olduğu-
Karar tarihinden sonra davalı annenin çocuğu İstanbul'da bulunan davacı babanın yanına gönderdiği, orada okula gitmesi için muvafakatname verdiği ve küçük İstanbul ilinde okula başladığından; Türk Medeni Kanunun 348. maddesinin koşullarının oluştuğu-
İdrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşüne gereken önemin verilmesi iç hukukumuz haline gelmiş BM. Çocuk hakları sözleşmesi ile Avrupa sözleşmesinin gereği olup, bu hükümler gözetildiğinde; çocuğun üstün yararı nedeniyle görüşüne değer verilmemesini gerektirecek bir olumsuz durum belirlenmediğine ve çocuk baba yanında kalmak istediğine göre velayetin davacı-davalı babaya verilmesi gerekeceği-
Çocuğun yararı ile ana ve babanın yararı çatıştığı takdirde, çocuğun yararının tercih edilmesi; iç hukuk bakımından idrak çağında olduğu kabul edilen çocukların velayet konusundaki tercihlerine, mahkemenin gereken önemi vermesi gerekeceği-
Kişisel ilişkinin düzenlenmesi davalarında asıl olanın çocuğun üstün yararı olduğu, bu sebeple kişisel ilişki ile ilgili kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği, dolayısıyla bu ilişkinin mahkemece değişen şartlara göre her an yeniden düzenlenebileceği, tarafların yargılamanın her aşamasında delil sunabileceği gibi mahkemece de re’sen delil toplanabileceği, eksik inceleme yapılması hâlinde çocuğun esenliği ve güvenliğinin zedeleneceği gözetildiğinde davalı babanın temyizinde hukukî yararının bulunduğu-
Velayet düzenlemesi yapılırken; gözönünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" olduğu, çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesinin gerekli olduğu, ana ve babanın yararlarının: boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde gözönünde tutulacağı, mahkemece, velayet konusunda uzman bilirkişiden sosyal inceleme raporu alınarak ve idrak çağında bulunan 2006 doğumlu müşterek çocuğun velayeti konusunda görüşü de bizzat alınıp deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle düzenleme yapılması gerekeceği-
2. HD. 06.04.2017 T. E: 2015/25185, K: 3936-
Velayetin düzenlenmesinde aslolan çocuğun üstün yararı olduğundan, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne göre, yüksek yararına ters düşmedikçe idrak çağındaki çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemin verilmesi gerektiği- TMK 336- Davalı erkeğin, düğünde takılan ziynetleri evlilik birliği içinde harcandığını kabul etmesi, talep edilen ziynetlerin mevcudiyetine ve miktarlarına davalının itiraz etmemesi durumunda; mevcudiyeti kadın tarafından kanıtlanan ziynetler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Boşanma davasında velayete ilişkin olarak, çocuğun idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda çocuğa adli merci önündeki kendilerini ilgilendiren davalarda kendi görüşünü ifade etmesine müsaade edilmesini ve yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, ifade ettiği görüşe gereken önemin verilmesi gerektiği; çocuğa görüşünü ifade etme olanağının tanınmaması ve velayetin düzenlenmesine esas olmak üzere herhangi bir uzman incelemesi de yaptırılmadan hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiği -
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.