Evliliğin devamı sırasında affedilen olayların kusur tespiti bakımından maddi ve manevi tazminatın hükmedilmesinde dikkate alınamayacağına- İspat yükünün iddia ile kendi lehine hak tesis edecek tarafa ait olduğu- İspat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden tarafa ait olduğu- Eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça; kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki takılar evlilik sırasında kim tarafından takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı- Ziynet eşyalarının elinde bulunmadığını ispat yükümlülüğü kadına it olsa da karşı tarafın bu konudaki ikrarının uyuşmazlığı ortadan kaldıracağı-
İşe iade davası lehine sonuçlanınca müracaatı üzerine işe başlatılan ve müdür pozisyonunda çalışan şahsın dosyaya sunduğu fotoğraflardan, "kendisine koridorun çalışma alanına bağlandığı, kısmın hemen girişinde ve camlı bölmeli sekreter masasının önünde açık ve küçük bir masa tahsis edildiği, masanın sair personelin çalıştığı alanın önünde ve en kenarda olup çalışma alanı ve arkadaşlarını görecek şekilde konumlandırılmadığı, masanın koridora baktığı izlenimi uyandığı" anlaşıldığından, mahkemece bu hususların değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı şirkete ait gazetenin ilgili sayılarında, Cumhuriyet Başsavcılığı görevini ifa etmekteyken tutuklanan davacı hakkında, görevi gereği yaptığı soruşturmalara atfen haberler yapıldığı, dava konusu haberlerin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; haberin yapıldığı tarihte davacı hakkında herhangi bir suç isnadıyla soruşturma tamamlanarak iddianame hazırlanmamış olduğu da dikkate alındığında, davacının görevi gereği yürütmüş olduğu soruşturmalarda yaptığı işlemlerde yasal olmayan yöntemler kullandığı da belirtilmek suretiyle gerçeğe uygun olmayan ithamlarla görevini kötüye kullandığı yönünde intiba uyandırılmak suretiyle hedef gösterildiği, öz ve biçim arasındaki dengenin bozulduğu, basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı ve bu şekilde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği açık olup, dava konusu haberlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
HGK. 07.05.2019 T. E: 2017/4-1460 , K: 526-
Davalının zaman zaman eşine ve çocuklarına fiziki şiddet uyguladığı, eşine "mayası bozuk, sütü bozuk, şeytan tabiatlı " şeklinde sözler sarfettiği, bu yüzden davacının vücut bütünlüğü ve onurunun ağır biçimde zedelendiği, sağlığı ve ruhsal bütünlüğünün bozulduğu, bu bakımdan bu davranışlar pek kötü ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup, TMK.mad.162.'deki boşanma sebebini oluşturduğu-
Eşler birbirlerine karşılıklı olarak hakaret etmişlerse de; davacının ilave olarak eşini dövdüğü ve evden kovduğu, eşini ihmal ettiği, alkol alıp eve geç geldiği anlaşıldığından ve davacı ağır kusurlu olduğundan davalının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekeceği-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olmasının gerekeceği, tanıkların beyanları temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli beyanlar olmadığından inandırıcı olmayan nedenlere dayanılarak boşanma kararının verilemeyeceği-
Dava tarihinden sonra, yargılama safhasında barışan tarafların, kendi istekleri ile beraber yaşamaya devam ederken; boşanma davasının, davacının talebi ile vekili tarafından takip edilmediği, fakat dava tarihinden sonra, beraber yaşarlarken taraflar arasında meydana gelen fiziksel şiddet olayı sebebiyle davacının talebi üzerine dava yenilenerek yargılamaya devam edildiği- Boşanma hükmünün ferileri olan maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu olması gerekmekte olup; davacının, dava tarihinden sonra davalıyla beraber yaşayarak davalıdan kaynaklı kusurları affetmiş olduğu, ancak; her davanın seyri açıldığı tarihteki hukuki ve fiili duruma göre devam edeceği için af olgusu, sadece taraflar arasında yaşanılan son olaydan önceki vakıalarda sonuçlarını doğuracak olup, tarafların dava tarihinden sonra gerçekleşen olaylara dayanarak başka bir boşanma davası açabileceği-
E. ve söylemlerinin daha uygun bir dil kullanılarak eleştirilebilecekken "yüzsüz" nitelemesi ile eleştirilmiş olmasının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve üslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.