Davalının genel sekreterlik görevine atanması öncesinden geçirdiği soruşturmalar ve hakkında açılan davalar ile genel sekreterlik görevi sırasında yaptığı disiplin cezası gerektiren eylemleri gözetildiğinde genel sekreterlik görevinden alınmasında hukuka aykırılık bulunmayıp, işlemlerin kin ve nefrete dayanmadığı, hukuki kılıf uydurulmasını gerektiren bir durum bulunmadığı, hukuksuz davranış teklif edildiğine ilişkin herhangi bir delil mevcut olmayıp, dava konusu dilekçelerde yer alan ve yukarıda özetlenen sözcüklerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabulü gerekeceği-
Dava konusu edilen yayının büyük bölümü davacının yürütücülüğünde hazırlanan raporun eleştirilmesi niteliğinde olmakla birlikte yayında kullanılan “bu rapordan tuvalet kağıdı bile olmaz” şeklindeki ifade ile, eleştiri sınırları aşılarak öz ile biçim arasındaki dengenin bozulduğu, hukuka aykırılığın oluştuğu, yayında kullanılan bu sözler başlı başına kişilik haklarına ağır ve haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Haberde geçen tümcelerin yayının yapıldığı andaki görünürdeki gerçeklik ilkesine uyduğu, haberin güncel, toplumu ilgilendiren bir konu olduğu, bu nedenle kamu yararının da bulunduğu, eleştiri sınırlarının içinde kaldığı, kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte abartılı ifadelere yer verilmediği, bu yönü ile, benzer biçimdeki tazminata konu yayınlardan ayrıldığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekeceği-
Milli futbolcu olan davacının, yayında davalıların reyting kaygısı ile hareket ederek kendisinin sakatlanarak maçlarda forma giyememesinin cinsel yaşamına olan düşkünlüğüne bağlanmasının oldukça onur kırıcı olduğunu, bu durumun kamuoyu nezdindeki imajını zedelediğini, sosyal statüsü nedeniyle verilen zararın ağır olduğunu, tazminat miktarının da buna göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürdüğü yayın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkin davada, (her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL) hükmedilen manevi tazminatın makul olduğu-
Evliliğin devamı sırasında affedilen olayların kusur tespiti bakımından maddi ve manevi tazminatın hükmedilmesinde dikkate alınamayacağına- İspat yükünün iddia ile kendi lehine hak tesis edecek tarafa ait olduğu- İspat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden tarafa ait olduğu- Eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça; kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki takılar evlilik sırasında kim tarafından takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı- Ziynet eşyalarının elinde bulunmadığını ispat yükümlülüğü kadına it olsa da karşı tarafın bu konudaki ikrarının uyuşmazlığı ortadan kaldıracağı-
İşe iade davası lehine sonuçlanınca müracaatı üzerine işe başlatılan ve müdür pozisyonunda çalışan şahsın dosyaya sunduğu fotoğraflardan, "kendisine koridorun çalışma alanına bağlandığı, kısmın hemen girişinde ve camlı bölmeli sekreter masasının önünde açık ve küçük bir masa tahsis edildiği, masanın sair personelin çalıştığı alanın önünde ve en kenarda olup çalışma alanı ve arkadaşlarını görecek şekilde konumlandırılmadığı, masanın koridora baktığı izlenimi uyandığı" anlaşıldığından, mahkemece bu hususların değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı şirkete ait gazetenin ilgili sayılarında, Cumhuriyet Başsavcılığı görevini ifa etmekteyken tutuklanan davacı hakkında, görevi gereği yaptığı soruşturmalara atfen haberler yapıldığı, dava konusu haberlerin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; haberin yapıldığı tarihte davacı hakkında herhangi bir suç isnadıyla soruşturma tamamlanarak iddianame hazırlanmamış olduğu da dikkate alındığında, davacının görevi gereği yürütmüş olduğu soruşturmalarda yaptığı işlemlerde yasal olmayan yöntemler kullandığı da belirtilmek suretiyle gerçeğe uygun olmayan ithamlarla görevini kötüye kullandığı yönünde intiba uyandırılmak suretiyle hedef gösterildiği, öz ve biçim arasındaki dengenin bozulduğu, basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı ve bu şekilde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği açık olup, dava konusu haberlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
HGK. 07.05.2019 T. E: 2017/4-1460 , K: 526-
Davalının zaman zaman eşine ve çocuklarına fiziki şiddet uyguladığı, eşine "mayası bozuk, sütü bozuk, şeytan tabiatlı " şeklinde sözler sarfettiği, bu yüzden davacının vücut bütünlüğü ve onurunun ağır biçimde zedelendiği, sağlığı ve ruhsal bütünlüğünün bozulduğu, bu bakımdan bu davranışlar pek kötü ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup, TMK.mad.162.'deki boşanma sebebini oluşturduğu-
Eşler birbirlerine karşılıklı olarak hakaret etmişlerse de; davacının ilave olarak eşini dövdüğü ve evden kovduğu, eşini ihmal ettiği, alkol alıp eve geç geldiği anlaşıldığından ve davacı ağır kusurlu olduğundan davalının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.