Dava konusu senetlerdeki davacı şirket adına atfen atılan imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı, ayrıca senetlerde tanzim yeri bulunmadığından kambiyo senedi (bono) vasfında kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davacının kefil (aval veren) olarak sorumlu tutulamayacağı- Davalının, senet bedellerinin asıl borçlular tarafından ödendiğini, davanın konusuz kaldığını savunmuş ise de, senet asıllarının halen davalının elinde olup iptal edilmedikleri gibi ödemeye ilişkin yazılı belge de sunulmadığı, davacının söz konusu senetlerden dolayı protestoya maruz kaldığı, dava dışı aynı şekilde düzenlenen iki senedin asıl borçlular tarafından ödenmiş olmasının, senedin kefili olarak gösterilen ve imzası sahte olan davacı şirket açısından bağlayıcı bulunmadığı, davalı tarafça davacı aleyhinde icra takibi yapılmadığı ve davalının savunmalarına göre kötüniyetli kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne; davacının dava konusu senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği-
17. HD. 16.01.2017 T. E: 2014/14760, K: 84-
Davanın 2010 yılında açıldığı menkul rehninin ise dava açıldıktan sonra mahkeme kararı ile kaldırıldığından dava tarihi itibariyle davacı bankanın dava açmakta haklı olduğunun kabulü ile harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulması gerektiği-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 72/7. maddesine göre, borç ödenmiş olursa menfi tesbit davasının istirdata dönüşmesi gerekeceği-
Kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersiz olduğundan (TBK. mad. 346), kiracının sıfatı gereğince; mahkemece değerlendirmenin sadece takip tarihi itibariyle "muaccel" hale gelen ödenmemiş kira alacağı yönünden yapılması gerekeceği, muacceliyet şartı gereğince istenen aylar kirasının değerlendirilmeye tabi tutulamayacağı-
Taşınmazı kullanan kişi, haklı bir sebebe dayandığına inanarak veya bir edim karşılığı ya da davacının rızası dahilinde kullandığından bahisle yararlanmayı sürdürüyorsa (harici satış, fiili taksim, kira sözleşmesi vs.) bu gibi hallerde, rızanın ortadan kalkması veya tarafların aldıklarını iade etmesine kadar taşınmazı elinde bulundurma haksız ve kötü niyetli kullanım kabul edilmediği- R.ya dayalı kullanım, haksız ve kötü niyetli bulunmadığından tazminat ile sorumluluk da söz konusu olmadığı- Tarafların da kabulünde olduğu üzere, davalı ile davacı arasında dava konusu yerin satımı konusunda anlaşma yapıldığı ve davalının bu anlaşma uyarınca dava konusu yeri depo olarak kullanmaya başladığı ancak tarafların anlaşamamaları nedeniyle tapu devrinin yapılamadığı anlaşıldığından, davalının dava konusu taşınmaza davacının rızası ile girdiği sabit olduğundan, davacı, davalının kullanımına ilişkin onayını dava tarihinden önce geri aldığını kanıtlayamamış olup dosyaya davalı tarafa ihtarname çekildiğine dair bir belge de sunamadığından, ecrimisile hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Haczedilmezliğe ilişkin şikayet tarihinden sonra dosyanın infaz edilmiş olması, borçlu açıkça vazgeçmediği sürece, şikayetin esasının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği-
İlk celsede konusuz kalan davada, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 6. maddesi uyarınca tarife hükümleriyle belirlenen vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.