Miras bırakanın boşanmış olarak ölümü ile mirasçıları olarak manevi evlatları davacı ve dava dışı M. ile Z.'nin kaldığı, miras bırakanın, dava konusu kat mülkiyeti kurulmuş olan taşınmazdaki, bağımsız bölümleri, resmi akit ile intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini kayıtsız ve şartsız olarak davalı Türk Silahlı Kuvvetleri M.çik Vakfına hibe ettiği ve halen davalı vakıf adına adına kayıtlı olduğu, hibe edilen taşınmazların miras bırakanın tüm malvarlığını oluşturduğu, tanıkların, miras bırakanın, evlat edindiği yeğenlerine malları bırakmak istemediğini ifade ettikleri, öte yandan, miras bırakanın davacı aleyhine evlatlık bağının kaldırılması isteğiyle 2002 yılında açtığı davanın reddedildiği anlaşıldığından miras bırakanın davacının saklı payını ihlal kastıyla hareket ettiğinin kabulü gerekeceği-
Uyuşmazlıkta, davalının dava konusu edilen parsel ile aynı tarihlerde davacı ve dava dışı kardeşi adına da komşu taşınmazların alındığı yönündeki savunmasının değerlendirilmesi bakımından sözü edilen bu taşınmazların tapu kayıtları ile akitlerinin getirtilerek, çekişme konusu taşınmazın muris adına tescil edildiği tarihte davalının yaşının tespiti ile mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temlikin savunmada ileri sürüldüğü üzere bir hakkın devri mi yoksa diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla mı yapıldığı hususunun tereddüte yer vermeyecek biçimde tespitinden sonra hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Tenkis istemi ile bağlantılı bulunan faiz isteminin de, asıl istem gibi bir yıllık süreye bağlı olduğu-
Tapusu koca adına çıkarılmış olan dairenin satış bedelinin aralarındaki anlaşma uyarınca karı-koca tarafından birlikte ödenmesi halinde, kadının tapu kaydının 1/2 oranında iptali ile kendi adına tescilini isteyemeyip, sadece tazminat isteyebileceği-
Mirasbırakanın eşinin 1976 yılında öldüğü, o tarihten sonra ölünceye kadar mirasbırakana davalıların baktığı, murisin son iki yılını sağlık problemleri yaşayarak geçirdiği ve bu süre zarfında da her ihtiyacı ve tedavisi ile davalıların ilgilendikleri, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığının kabulü gerekeceği-
Tenkis davalarında dava dilekçesinde gösterilen değerin harca esas değer olup tahmini olduğu, asıl dava değerinin hesap sonucu (saklı paya elatma belirlendikten sonra) ortaya çıkacağı, somut olayda, dava açılırken harca esas değerin dava dilekçesinde açıkça belirtilmemesine rağmen tevzi formunda 2.000,00 TL gösterildiği ve bu miktar üzerinden nispi peşin harcın yatırıldığı, hal böyle olunca, tahmini dava değeri 2.000,00 TL kabul edilerek işin esasına girilmesi, hesap sonucu belirlenecek asıl dava değeri üzerinden harcın tamamlatılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının kız çocuğu davalının ise erkek çocuğu olduğu, resmi akitteki değer ile gerçek değer arasında açık ve fahiş fark bulunduğu, taşınmazların satışından elde edilen bedelin murisin eşi adına kayıtlı başka bir taşınmaz için harcandığı yönündeki savunma satış tarihleri ile anılan taşınmazın satın alındığı tarih karşılaştırıldığında samimi bulunmadığı gözetildiğinde davalıya yapılan temlikin bedelsiz olduğunun anlaşıldığı-
Muris muvazaası iddialarına karşı murisin sağlığında mirasını paylaştırma amacıyla hareket etmiş olduğunun savunulması karşısında, murisin bütün mal varlığının tespit edilmesinin gerektiği, gerçekleştirdiği bütün kazandırmaların dikkate alınmasının gerektiği ve giderek mirasçılardan mal kaçırma niyetinin olup olmadığının araştırılmasının gerektiği-
Her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunmasının zorunlu olduğu- Davanın sağ kalan eş tarafından açıldığı, miras bırakanın veraset ilamına göre sağ kalan eşin miras payı 1/2 olduğu ve bu pay üzerinden, dava devam ederken ölen eşin mirasçıları olan davacıların mirasçılık belgesindeki miras payları oranında tapu iptali ve tescile hükmedilmesi ve kalan payların kayıt maliki olan davalı üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde HMK. mad. 297/2. hükmüne aykırı olarak, infazı mümkün olmayan şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.