Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı- Delillerin eksiksiz toplanması ve değerlendirilmesi için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Murisin asıl amacı ve gerçek iradesinin mülkiyetin üçüncü kişilere naklini önlemek ve böylece taşınmazların aile içerisinde kalmasını temine yönelik olduğu ve diğer mirasçılardan mal kaçırma niyeti ile hareket etmediğinin açık olması dolayısıyla temlikin muvazaalı olduğunu söyleme ihtimalinin olmadığı- Tenkis istemi olması dolayısıyla, tenkis istemi yönünden inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Mehir kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesi olup Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamadığından eski hükümlere göre kurulmuş mehirin, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemeyeceği-
Zamanaşımının başlangıcı için zararın öğrenilmesi yeterli olmayıp yetkili makamın olur vermesi gerektiğinden ve somut olayda yetkili makamın oluru bulunmadığından da zamanaşımının dolmadığı-
Miras bırakanın intifaı üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini ba-ğışladığı taşınmaz malın, MK. m.565/3 hükmü uyarınca, mutlak tenkise tâbi, ölümle tamamlanan hibeler niteliğinde olmadığı -
Dava konusu taşınmaz 07.10.1940 tarihinde kadastroya tabi tutulmuş kadastro tutanağı şerhsiz olarak 07.10.1940 tarihinde kesinleşmiş olup; davacı vakıf şerhinin tapulamadan önceki ilk tedavül kayıtlarında bulunduğu iddiasıyla, vakıf şerhinin tapu siciline işlenmesi için davasını 27.06.2001 tarihinde açmış olduğundan 3402 sayılı Yasa ile öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine göre, vakıf şerhinin sicile yazılması isteğinin yerel mahkemece reddinin yerinde olduğu-
Miras bırakanın boşanmış olarak ölümü ile mirasçıları olarak manevi evlatları davacı ve dava dışı M. ile Z.'nin kaldığı, miras bırakanın, dava konusu kat mülkiyeti kurulmuş olan taşınmazdaki, bağımsız bölümleri, resmi akit ile intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini kayıtsız ve şartsız olarak davalı Türk Silahlı Kuvvetleri M.çik Vakfına hibe ettiği ve halen davalı vakıf adına adına kayıtlı olduğu, hibe edilen taşınmazların miras bırakanın tüm malvarlığını oluşturduğu, tanıkların, miras bırakanın, evlat edindiği yeğenlerine malları bırakmak istemediğini ifade ettikleri, öte yandan, miras bırakanın davacı aleyhine evlatlık bağının kaldırılması isteğiyle 2002 yılında açtığı davanın reddedildiği anlaşıldığından miras bırakanın davacının saklı payını ihlal kastıyla hareket ettiğinin kabulü gerekeceği-
İntifa hakkı sahibi olmayan çıplak mülkiyet sahibinin tahliye davası açmasının mümkün olmadığı-
Dosya arasında bulunan tapu kayıt örneğinin incelenmesinde dava dışı şirketin 15 yıl müddetle intifa hakkı sahibi olduğu anlaşılmakta olup kuru mülkiyet hakkı sahibinin, taşınmaz maldan başkasının intifa hakkı devam ettiği sürece yararlanma imkanına sahip olmadığından hiçbir suretle tahliye davası açma hakkını haiz olmadığı-
Medeni Kanunu'nun taşınmaz yükünün (mükellefiyetinin) niteliğini düzenleyen 849. maddesinde taşınmaz malikinin değişmesi halinde yeni malikin başka bir işleme gerek bulunmaksızın taşınmaz yükünün yükümlüsü olacağı belirtildiğinden taşınmaz mükellefiyeti niteliğini alan taviz bedelinden, yeni malikin yükümlü olup, bundan paydaşlığın giderilmesi davasının taraflarının sorumlu tutulamayacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.