Dosyada mevcut tapu kaydına göre taşınmazın taraflar adına tescilli olduğu, mahalli bilirkişiler ve davacı tanıklarının, özetle nizalı taşınmazın ve dava dışı taşınmazların miras bırakan Ş.’den kaldığını, murisin tüm terekesinin taksim edildiğini, fakat bu yerin taksim dışı bırakıldığını söyledikleri, öyle ise dava konusu taşınmazın tüm tarafların ortak kullanımına bırakılan bir yer olduğunun kabulünün gerektiği-
Tasdik edilen konkordatonun, konkordato mühletinin verilmesinden (mühlet kararından) önce doğmuş olan borçlar için zorunlu olduğu–
Menfi tespit, çek iptali davası-
20. HD. 18.09.2019 T. E: 2016/14771, K: 4961-
İ.lı işlemin ispatında genel hükümlerin uygulanması gerektiği, inançlı işlem nedeniyle iade, tazminat veya sözleşmenin feshini isteyen tarafın iddiasını ispat etmek zorunda olduğu- İ. ilişkisinin kural olarak ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği- Davacı tarafın inançlı işlem iddiasına dayanak bir yazılı belge sunamadığı gibi evlilik içinde olsa dahi yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge de olmadığına ve bu durumda tanık deliline dayanılamayacağı, tanıkla ispat mümkün olamayacağı, davacı vekili yemin vermeyeceklerini, yemin teklifinde bulunmayacaklarını imzalı beyanı ile bildirdiğine göre mahkemece davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
«Rakamla ve yazıyla gösterilen bono bedelleri arasında fark bulunması halinde, yazıyla gösterilen bedele itibar edileceğini» öngören TK’nun 588. maddesinin bonoda iki ayrı vâde tarihinin bulunması halinde uygulanamayacağı (yani; bu durumda yazıyla belirtilen «vâde tarihi»ne itibar edilemeyeceği ve bononun geçersiz olacağı)-
Dava konusu taşınmaz bölümünün ve üzerindeki gecekonduların davacılar ve davalı tarafından herkesin kendine ait yeri tasarruf ettiklerinin mahkemenin de kabulünde olduğu, davanın, zilyetliğin korunması niteliğinde olduğundan zilyetliğin niteliğinin belirlenememiş olması davanın reddine gerekçe olamayacağı, tüm bu açıklamalar dikkate alındığında davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
İcra memurunun, bir malın haczedilip haczedilemeyeceğini takdir edemeyeceği, alacaklının haciz isteğini yerine getirmek zorunda olduğu, «haczedilen malın haczedilmemesi gerektiğini» ancak borçlunun şikâyet yolu ile icra mahkemesine bildirebileceği– (Not: 6352 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda, 82. maddeye eklenen "icra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir" şeklindeki yeni hüküm nedeniyle bu içtihattaki görüş bugün için geçerliliğini yitirmiştir... )
İlam alacaklısı A.Ö. olup, reşit çocuk E.Ö.’a yapılan ödemenin, alacaklı tarafından kabul edilmediğinden ve İİK 33. maddesi kapsamında kalan ödeme olmadığından nafaka ödemesi olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu durumda mahkemece; anılan ödemelerin dosya borcundan mahsup edilmeden sonuca gidilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.