Ortağı ve müdürü olduğu borçlu şirketin borcuna karşılık şirket hakkında yapılan icra takibi sırasında şirket borcuna kefil olan davalı yönünden borcun doğum tarihinin, kefil olduğu tarih değil, ortağı ve kefili olduğu şirketin borçlandığı tarih olarak kabul edilmesi gerektiği- Davacının, dördüncü kişiye karşı da iptal istemini yönelterek ‘onun kötüniyetli kişi olduğunu’ iddia ve ispat etmek hakkına sahip olduğu-
İstihkak davalarında alacak miktarı ile hacizli malın değerinden hangisi az ise onun üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretine hükmedileceği- 02.07.2012 tarihinde 6352 sayılı Kanun'un 19. maddesi ile İİK. mad. 97/13'de öngörülen %40 tazminat oranının %20 olarak değiştirildiği-
İstihkak davasında davacının sosyo-ekonomik durumunun ve gelir-kazanç sahibi olup olmadığının araştırılması, eğer gelir ve kazanç sahibi ise hacizli tv. yönünden, borcun doğumundan önceki tarihi içeren faturanın gerçekliği ve hacizli mala uygunluğu araştırılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
29/11/2011 tarihinde tapunun borçlunun kardeşi davalıya devredildiği, borcun doğumundan önce başlayan bir süreçte yapılan işlemin, alacaklıdan mal kaçırma amacı ile yapıldığından söz edilmesinin mümkün olmadığını, borçlunun asıl tasarrufunun borcun doğumundan önce yaptığı 18/12/2002 tarihli mirastan feragat sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmenin iptal edildiği ve geçersiz olduğu ispat edilmediğinden ve 29/11/2011 tarihli tapu işlemi bu sözleşmenin infaza konulması niteliğinde olduğundan, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalı üçüncü kişiler, borcun gerçek olmadığı iddiasında bulunduklarından, borcun doğum tarihi itibari ile davacının inşaatlarda işçi olarak çalışan, sabit işi olmayan borçluya para verme gerekçesi, verip vermediğinin araştırılması gerektiği- Borçlu adresinde yapılan hacizde ev eşyası haczedilmişse de, borçlunun babasından intikal eden 10 dan fazla hisseli taşınmaz olduğu, üzerlerinde takyidat olmadığı, bu taşınmazların kıymet takdirlerinin yapılmadığı görüldüğünden, borçlunun aciz halinin tespiti için, mahkemece borçlunun babasından kalan taşınmazların yapılmış kıymet takdiri var ise bunların celbi, yok ise kıymet takdiri yapılarak borçlu hissesinin alacağı karşılamaya yeterli olup olmadığının araştırılması gerektiği Davalı borçlunun hükümlü olması nedeniyle vesayet altında alındığından, mahkemece, vasinin davaya katılımının sağlanması; karardan sonra davacının alacağını devralan şahsın da davaya katılımı sağlanması gerektiği-
Davacı 3. kişi ile takip borçlusunun takip dayanağı senedin tanziminden çok kısa bir süre önce anlaşmalı olarak boşanmış olmalarının ve aynı tarihte boşanma ilamının kesinleştirilmesinin (borçlanma ve borçlunun adresten nakil alma tarihlerinin çok yakın tarihler olması nedeniyle) boşanma ilamının muvazaalı olduğu, alacaklısından mal kaçırmak maksadıyla yapıldığını göstereceği-
Haciz adresinin icra takibine konu senette yer alan adres olduğu, haciz tarihinden sonra yapılan ve dosya içerisinde yer alan vergi kaydı yoklamasına göre borçlunun halen haciz adresinde kayıtlı olduğu, davalı 3. kişi şirketin borcun doğumundan sonra kurulduğu, haciz tarihinden 5 gün sonra bir takım hisse devirleri gerçekleştirilerek SGK'lı çalışanlarına devredildiği dikkate alındığında, İİK'nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü ile bu yasal karinenin aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve güçlü kanıtlarla ispatlanması gerektiği, davalı tarafından mahcuzlara ilişkin ayırt edici nitelikte fatura sunulmadığı gibi, sunulan ve takip konusu borcun doğumundan sonrasına ilişkin olan vergi ve sicil kayıtları ile birlikte dayanılan tanık beyanları ile mülkiyet karinesinin aksinin ispat edildiğinden söz edilmesi de mümkün olmadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Borcun doğumunun takip dayanağı senetlerin tanzim tarihinden önce gerçekleştiği hususu ile ilgili mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlunun isticvap edilmesi senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması ve borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-
Borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği ve menfi tespit davasının, tasarrufun iptâli davasından sonra açıldığı durumlarda, menfi tespit davasının sonucunun, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece bekletici mesele yapılamayacağı - Bankacılık Kanunu'nda -5411 sayılı Kanunun geçici 13. maddesi uyarınca- TMSF tarafından açılan tasarrufun iptâli davalarında aciz belgesi aranması şartının ortadan kaldırılmış olduğu–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.