Takip talebi ile, takip konusu çekin bağlı olduğu altı aylık zamanaşımı süresinin kesilmiş olacağı, bu tarihten takip şeklinin değiştirilmesine ilişkin talep tarihine kadar altı aydan fazla bir süre geçmiş olması halinde, takip dayanağı çekin zamanaşımına uğramış olacağı-
Yetkisizlik kararı ile gönderilen davanın, açılan ilk davanın devamı niteliğinde olup yetkisiz mahkemede dava açılması ile kazanılmış olan zamanaşımının kesilmesi, hak düşürücü sürenin korunması gibi hakların saklı tutulmuş olacağı-
Menfi tespit davası sonuçlanıp kesinleşinceye kadar alacaklının takip dosyasında işlem yapma zorunluluğu bulunmadığından 6 aylık zamanaşımı süresinin, menfi tespite ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlayacağı, bu durumda şikayet tarihinde 6 aylık zamanaşımı süresi dolmadığından mahkemece icranın geri bırakılması isteminin reddi yerine yazılı gerekçelerle kabulünün isabetsiz olduğu-
İcra müdürlüğüne «100. madde ile ilgili haczin devam ettiğine» ilişkin yapılan açıklamanın, alacaklı tarafından yapılmış bir «takip işlemi» sayılmayacağı ve zamanaşımını kesmeyeceği—
Kira alacakları beş yıllık zamanaşımına tabi olup, mahkemece, zamanaşımını kesen ya da durduran sebepler üzerinde de durularak, davaya konu alacak kalemlerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda bir değerlendirme yapılması gerektiği-
Davacıların mirasçılık belgesi almalarının ve murisinin ölümünden sonra yasal yükümlülüklerini yerine getirerek, veraset ve intikal vergisi beyannamesini vermiş olmalarının, yasal süresi içinde verilmemesinin sorumluluk yaratacağı gözetildiğinde; mirası kabul anlamında yorumlanamayacağı, ayrıca, icra müdürlüğü dosyasında yapılan işlemler, terekenin benimsenmesi niteliğinde kabul edilmişse de terekenin korunması amacı ile yapılan olağan işlemlerin, terekenin benimsenmesi niteliğinde olmadığı, o halde; davacıların vekiline, TMK'nin Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince, mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletnameleri sunması için süre verilerek bu eksiklik tamamlatıldıktan sonra yargılamaya devam edilmesi ve terekenin açıkça borca batık olup olmadığının, mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle araştırılması gerektiği, mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle; araç kaydı Trafik Tescil Şube Müdürlüğünden, taşınmaz kaydı Tapu Sicil Müdürlüğünden, hesap bakiye bilgisi ve hesap hareketleri tüm bankalardan, murisin ekonomik ve sosyal durumu kolluktan sorgulatılarak mirasbırakanın tespit edilen taşınmazlarının değerinin; uzman bilirkişiler tarafından keşif ile, ölüm tarihi itibari ile belirlenmesi gerektiğinden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Zamanaşımı kesen işlem sadece adı geçen borçlu hakkında hüküm ifade edeceğinden, itiraz eden borçlu hakkında icra dosyasında süresinde işlem yapılmadığından,itiraz eden borçlunun zamanaşımı ileri sürebileceği-
Zamanaşımını kesen işlem kimin hakkında yapılmışsa, ancak ona karşı hüküm ifadeceği-
Bir alacağın kısım kısım dava edilebilmesi gibi faizin de esas alacağın dışında yarı bir dava konusu yapılabileceği; alacağın tahsiline ilişkin davada faizin mahfuz tutulmamasının bilahare dava açılmasına engel olamayacağı; mahfuz tutulmuş olmasının da zaman aşımını kesen bir neden olmadığı; Borçlar Kanununun 126. maddesinin birinci bendine konu faizin muayyen zamanlarda ödenen akdi faizi ifade ettiği; haksız eylem haksız iktisap ve temerrütten doğan faizlerin re’sulmal faizi gibi beş yılık değil, Borçlar Kanununun 125. maddesi gereğince on yıllık zaman aşımına tabi olduğu; bu nedenle olayda zaman aşımının da gerçekleşmediği; sulhnamede taraflar teminat mektubunun iadesinde mutabakat sağladıklarına göre davacı müteahhidin ilişiğinin kesilmediğinden bahisle teminat mektubunun iade edilmemesinden doğan isteklerinin reddedilmesinde de isabet görülmediği; bu durumda mahkemece yapılacak işin önceki davayı sona erdiren sulhname koşulları ve tarafların iddia ve savunmaları gözönünde bulundurularak sonucuna göre bir karar vermekten ibaret olduğu-
Zamanaşımını kesen işlemlerin doktrinde "uyuşmazlığı bir adım ileriye götüren işlemler" olarak tanımlandığı- İİK. mad. 67. ve 68 uyarıca davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık sürelerin hak düşürücü nitelikte olduğu ve itirazın tebliği tarihinden itibaren başladığı, ancak bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılabileceği- İtirazın iptali davası, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliğinin olmadığı- Zamanaşımını kesen borçlunun itiraz tarihinden itibaren itirazın iptali davasının açıldığı tarihe kadar 1 yılı aşkın süre dolduğundan ve arada zamanaşımını kesen başkaca bir takip işlemi de yapılmadığından, dava konusu alacağın, CMR’nin 32, BK’nun 133, 132 ve 136. maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.