Davalı iş sahibi, sözleşmenin 25. maddesinde kararlaştırılan devir yasağı nedeniyle temlik alacaklısı yeni davacının kendisinden talep edebileceği alacağın bulunmadığını kanıtladığından, mahkemece sözleşmede temlik yasağı olduğu gerekçesiyle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasa hükümlerine uygun olduğu-
Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve tapu siciline şerh edilmiş olan tedbir kararı iradî devirleri önlemeye yönelik olup, bu tarihten sonra anılan tedbir kararını açıklayıcı nitelikte olan ve aynı mahkemece ihalenin yapıldığı icra dosyası ile ilgisi bulunmayan İcra Müdürlüğü'ne gönderilen müzekkerenin, geçmişe etkili olarak tedbir kararının mahiyetini değiştirmeyeceği ve ihalenin feshi sonucunu doğurmayacağı-
Uyuşmazlık;1. Mahkemece davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığının kabul edildiği eldeki davada, dava konusu dönem içindeki tüm ihale sözleşmeleri ve şartnameler getirtilerek ihale ile verilen işin yardımcı iş olup olmadığı, asıl işin verildiğinin belirlenmesi hâlinde davalı EÜAŞ’a özgü mevzuat hükümleri de değerlendirilmek suretiyle araştırma yapılarak davalılar arasında geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulup kurulmadığı ve buna bağlı olarak aradaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığının tespit edilmesinin gerekip gerekmediği; 2. Davalı EÜAŞ ile dava dışı Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim AŞ arasında işyeri devri olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmayan eldeki davada, davalı EÜAŞ’ın 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren olarak kıdem tazminatından davacıyı çalıştırdığı dönem ve devir esnasında işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlı olarak sorumlu tutulması, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretine ilişkin taleplerin ise bu davalı yönünden reddinin gerekip gerekmediği; noktalarında toplanmaktadır...
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapılmakta olan bir inşaattan bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişilerin, inşaatın tamamlanması hâlinde temliken tescil kurallarına göre taşınmazın kendi adlarına tescilini isteyebilmeleri için yazılı temlik sözleşmesinin varlığının yeterli olduğu- Temliken tescil ile 30.09.1988 T. 2/2 sayılı İBK kapsamında tescilin birbirinden tamamen farklı müesseseler olduğu- İnşaatın getirildiği seviye davalı arsa sahipleri tarafından reddedilemeyecek bir seviyede olduğundan, mahkemece TBK 97 gereğince "birlikte ifa kuralının" gözetilmesi gerektiği-
Davacının 15.05.2013 tarihinde 2005 yılında düzenlediği faturalarını dayanak göstererek icra takibi başlattığı; davalının 16.08.2005 tarihli ihtarnamesinde davacıdan eksik işlerin üç gün içinde tamamlanmasını istediği, aksi hâlde sözleşmeyi feshedeceğini bildirdiği, 13.10.2005 tarihli ihtarnamesinde de benzer beyanlarda bulunduğu; davacı tarafından da yargılama sırasında 2005 yılından sonra işe devam edildiğine yönelik bir iddianın ileri sürülmediği anlaşıldığından, takip ve dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin sona erdiği-
Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3.kişinin açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının kabul edilip kesinleşmesi halinde dahi, tescil kararı hacizden sonra verildiğinden ve bu kararda “tapudaki hacizlerin kaldırılması” yönünde bir hüküm yer almadığından, haczin kaldırılması isteminin, 3. kişinin genel mahkemede açacağı davada tartışılabileceği-
Yıllık izin ücreti alacağının feshe bağlı alacaklardan olduğu, ancak iş sözleşmesinin feshi hâlinde yıllık izin hakkının ücrete dönüştüğü ve fesih şartının gerçekleşmesi ile birlikte kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretin, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenebileceği- 6111 s. K. mad. 166/5 uyarınca, ihtiyaç fazlası olduğu belirlenerek devri yapılan işçilerin, yeni görev yerlerine bu hususun kendilerine tebliğinden itibaren beş iş günü içinde başlamalarının zorunlu olduğu, bu süre içinde işe başlamayan işçilerin iş sözleşmelerinin sona erdirileceğine dair hükümden belirtilen süre içinde işe başlayan işçiler yönünden iş sözleşmesi sona erdirilmeksizin iş sözleşmelerinin devredildiği sonucuna ulaşıldığı- Davacının, beş iş günü içerisinde yeni görev yerinde çalışmaya başlaması ile aranılan fesih şartı da gerçekleşmemiş olduğu- Davacının iş sözleşmesinin dava dışı idareye devredilmesi neticesinde iş sözleşmesinin hâlen devam ettiği anlaşıldığından, İş K. mad. 59 uyarınca, iş sözleşmesinin feshi ile talep edilebilecek yıllık izin ücretine hak kazanamayacağı- 6111 s. K. mad. 166/6 ile devre konu işçiler bakımından devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devralan Kurum’un sorumlu tutulamayacağından bahsedilmiş ise de; iş sözleşmesi sona ermeyen davacının yıllık izin ücreti alacağı henüz doğmadığı, dolayısıyla dava konusu yıllık izin ücreti alacağının devir tarihinde doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken bir borç olmadığı anlaşıldığından bahsi geçen hükmün, eldeki davaya uygulanmasının mümkün olmadığı-
İncelemeye konu talebin, nevi ve niteliği ile dosya kapsamı gözetildiğinde, ihtiyati haciz verilmemesi halinde hakkın elde edilmesinin talep eden açısından önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği, bu durumda ihtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.2 maddesi gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz talebinin reddine dair ... tarih, ... esas sayılı ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik ara kararının kaldırılmasına, ihtiyati haciz isteyen vekilinin ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı-
Temlik alan HMK. mad. 125 gereğince alacağı temlik eden davacı yerine geçerek usul yetkilerini kullanmışsa da, maddi hukuk anlamında alacağın varlığını yani geçerli bir temlikle davalıdan isteyebileceği alacağının bulunduğunu ispatlayamamış, buna karşılık davalı iş sahibi, sözleşmede kararlaştırılan "devir yasağı" nedeniyle temlik alacaklısı yeni davacının kendisinden talep edebileceği alacağın bulunmadığını kanıtladığından, mahkemece sözleşmede "temlik yasağı olduğu" gerekçesiyle "davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine" karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tapu kaydı üzerinde haciz bulunan taşınmazın asliye hukuk mahkemesince davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildikten sonra icra mahkemesince tescil kararından önce tapu kaydındaki mevcut olan haczin kaldırılmasına karar verilemeyeceği, “haczin kaldırılması”nın ancak genel mahkemeden alınacak yeni bir kararla mümkün olabileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.