Davacı her iki davada da 2002 ve 2003 yıllarına ait tatil hakkının davalı tarafından RCI ya devredilmesini talep ve dava etmiş olup; dava dosyasında davacının bu talebi reddedilip hüküm de kesinleştiğine göre, o davadaki bu taleplerin reddine dair hükmün kesin hüküm oluşturacağı-
Somut olayda davacı vekili müvekkilinin sendikaya üye olup toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya başlaması ile birlikte ücretinin düşürülmesinden kaynaklanan fark yıllık izin ücretinin yanı sıra yıllık izinlerinin eksik kullandırılması nedeniyle de alacak talebinde bulunmuş olup Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının kesintili çalışmaları, toplu iş sözleşmesi öncesi ve sonrası yıllık izin sürelerine göre toplam 647 gün yıllık izne hak kazandığı, bunun 536 gününü kullandığı ve bakiye 111 gün yıllık izninin bulunduğu belirtilerek hesaplama yapılmış ise de bilirkişi raporunun davacının toplam hizmet süresi, toplu iş sözleşmesi öncesi ve sonrası hak kazandığı yıllık izin süreleri ve hangi tarihler arasında ne kadar yıllık izin kullandığı konularında denetime elverişli olmadığı-
İşçinin aylık ücretinin asgari ücretin çok az üstünde olması halinde, iş sözleşmesinde aylık ücrete fazla çalışmanın da dahil olduğuna ilişkin hükmün geçersiz olup bu durumda yıllık 270 saatlik sınırın uygulanmasının mümkün olmadığı- Yüzde usulü veya parçabaşı ücret ya da primle çalışan işçinin fazla çalışma ücreti hesaplanırken sadece %50 zamlı kısmın hesaplanması gerektiği-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ücret alacağı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Davalı ile diğer davalılar arasında asıl- alt işveren ilişkisi olduğu, davalı asıl işveren Belediye Başkanlığı ile son işveren ... Şirketi'nin davacının tüm alacak ve haklarından sorumlu olduğu ancak devreden davalı şirketin sorumluluğunun ise, devir tarihi itibariyle oluşan hizmet süresi ve ücretle sınırlı olacağı - Davacının ücret ve asgari geçim indirimi alacağı talebi, devreden şirketin ihalesinin bitiminden sonraki döneme ilişkin olduğundan, devreden davalı şirketin ihale bitiminden sonra ödenmeyen ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarından sorumlu olmadığı - Davacının  fazla mesai yaptığı iddiasıyla fazla mesai ücreti talebi, tanıkların çalışma saatlerine ilişkin somut beyanlarda bulunmadan genel ifadelerle yetinmeleri dolayısıyla  tanık beyanların fazla mesai yapıldığını ispata yeterli olmadığı-
22. HD. 17.10.2018 T. E: 2017/15448, K: 22369-
Mahkemece, davanın kısmi dava olduğu konusunda davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu, bozma ilamı sonrasında dosyaya sunulan talep arttırım dilekçesinin bu nedenle ıslah dilekçesi mahiyetinde olduğu, aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği ve bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı dikkate alınmadan bozma ilamı sonrası verilen 2. ıslah dilekçesine itibar edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Davacı işçi tarafından işe iade kararının kesinleşmesi üzerine yasal on iş günü içinde işe iadesine karar verilen ortak girişim X ve Y işyerlerine ayrı ayrı ihtarname gönderilerek işe başlatılma talebinde bulunulduğu, X'e tebligat yapıldığı hâlde, adi ortaklığı oluşturan diğer ortak Y’nin işe iade kararı ve ticaret sicilinde belirtilen adresine çıkartılan tebligatın ise adresten taşınması nedeni ile iade edildiği- İşe iade başvurusu için Kanunda herhangi bir başvuru usul ya da yöntemi öngörülmediği- İşçi tarafından yazılı ya da ispat edilmesi koşuluyla sözlü olarak dahi başlama iradesinin gösterilmesinin yeterli olduğu- Bir başka anlatımla önem arz eden hususun iyi niyetli (işe) başlama çabasının karşı tarafa ulaştırılması olduğu- Tebligatlar şirketlerin işe iade kararı ve ticaret sicilinde kayıtlı adreslerine çıkarıldığından, Y Şirketinin resmi kayıtlarda belirtilen adresine tebligat yapılamamasının sorumluluğunun davacı işçiye yüklenemeyeceği- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nu (TBK) 638/3. maddesine göre ortakların üçüncü kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan aksi kararlaştırılmadığı müddetçe müteselsilen sorumlu oldukları- Bu nedenle TBK’nın anılan hükmü gereğince bozma kararından “adi ortaklığı oluşturan diğer ortağın da işe başlatma yükümlülüğü bulunmaktadır.” ifadesinin çıkartılması gerekmektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.