Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının, "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- Islah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilemeyeceği- Islah dilekçesinde talep edilen “yasal faiz” ifadesinin, 3095 s. K. m.1'de düzenlenen "yasal faiz" olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanmasının, diğer faiz türlerinin yorumlanması yolunu da açarak kavram kargaşasına neden olacağı-Davacı, dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koyduğundan, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden yasal faiz uygulanması, ancak 4857 s. İş K. mad. 34 gereğince, ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- "Dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin 4857 sayılı İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Temyiz aşamasında aldığı masrafı kullanarak dosyayı Yargıtay’a gönderen mahalli mahkemeye, sonraki adres değişikliğini temyiz eden davacı vekili bildirmediğinden, bozma kararı duruşma günü ve tensip zaptı ile birlikte davacı vekilinin ilk adresine peşin alınan posta pulu kullanılarak tebliğe çıkarıldığından, ilgilinin tanınmaması nedeniyle bila tebliğ iade edildiğinden, peşin alınan masrafın tamamı harcandığından, dosyada yeni bir işlem ve tebligat yapılabilecek masrafta bulunmadığından Yerel Mahkemenin, usul ve yasaya uygun bu işleminden sonra yeni adresini mahkemeye bildirmeyerek görevini yapmayan davacı vekilinin, dosyanın takipsiz bırakılmasına ve işlemden kaldırılmasına sebep olduğundan, mahkemenin daha sonra sürenin geçmesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar vermesinin doğru olduğu-
Kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ödetilmesine ilişkin davada, mahkemece, yıllık izin ücreti yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi doğru ise de, kıdem tazminatı talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu; davacı, çalışma süresini, ve ücretini belirleyebildiğinden kıdem tazminatı yönünden de objektif imkansızlıktan bahsedebilme imkanı bulunmadığı; bu itibarla, mahkemece, kıdem tazminatı alacağının da belirsiz alacak davasına konu olamayacağı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
E.li direnme olup olmadığının takdirinin Hukuk Genel Kurulu’na ait olduğu-
9. HD. 04.06.2018 T. E: 2015/19340, K: 12527-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ücret, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Davalı aleyhine dava açanlar tanık olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına kural olarak itibar edilmemesi gerekeceği, bu beyanların diğer yan delillerle birlikte değerlendirilerek, sonuca gidilmesi gerekeceği-
Kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının ödetilmesine-
Davalının, ibranameye dayanarak savunmada bulunmuş ise de; davacı işten 18.1.2002 tarihinde ayrılmasına rağmen, 22.1.2002 tarihli dilekçeyle kıdem, ihbar ve bakiye izin ücreti alacağının yatırılmasını işverenden istediği, böylelikle anılan alacaklarını alabilmek için ibranameyi imzalamak zorunda bırakıldığı, öte yandan işveren bankanın fazla mesai yapılacağına ilişkin 18.11.1998, 25.11.1998, 31.12.1998 tarihli genelgeleri yayınladığı, valilikten mesai saatleri dışında fazla mesai yapılacağı için, gerekli önlemlerin alınması amacıyla izin istediği, bu durumda, ibranameyle, dava konusu edilen alacakların davacı tarafından tamamen alındığının belirlendiği, bu nedenle davanın reddi gerektiğine ilişkin bozma ilamındaki gerekçenin yerinde olmayacağı-
Miktar içermemesinin başlı başına ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.