İstihkak davalarında da borçlu tarafından ticari emtianın büyük bir bölümünün üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde İİK.’nun -tasarrufun iptaline ilişkin- 280/3 maddesinin uygulama alanı bulacağı; mahkemece, üçüncü kişinin borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği sonucuna varılırsa, istihkak davasının alacaklı lehine sonuçlandırılacağı-
İcra takibi davalı ve dava dışı kişiye karşı başlatıldığından, davanın da adı geçen davalıya karşı açıldığından, mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Hakimin tazminatın suretini ve derecesini tayin etmekle görevli olduğu bunu yaparken hal ve mevkiin icabını göz önünde tutmasının gerekeceği-
Trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemi-
Davacının davalı bankaya ait bir ATM'den havale yaparken yanlışlıkla davalı kişiye ait olan hesaba havale yaptığı, davacı ile bu davalının arasında para göndermesini gerektirecek herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığı, bu haliyle davalının sebepsiz zenginleşmiş olduğunu, bu paranın davacıya iadesi gerektiği, ancak bu işlemlerin yapılmasında davalı bankanın herhangi bir sorumluluğunun olmadığı ve davalı bankanın pasif husumetinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı banka yönünden davanın pasif husumetinin yokluğu nedeniyle reddine, yanlışlıkla havale edilen miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalıdan tahsili gerektiği-
Davalı eşinin boşanma davası açıldıktan sonra dava konusu taşınmazın danışıklı olarak davalılara devrettiğini iddia eden davacının açtığı davada, son kayıt maliki ile ara malik arasında şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Davacının bir alacağının bulunup bulunmadığı yani hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından davacı ve davalı arasındaki mal tasfiyesi davasının sonucunun beklenmesi gerektiği- Davacı, son kayıt malikinin de muvazaalı olarak satın aldığı iddiasında ise, taşınmaz birçok defa el değiştirdiğinden kötü niyet zincirinin tespiti, araya iyi niyetli kişilerin girmesi suretiyle bu zincirin kopup davacı ile son malik arasında mülkiyet yönünden hukukî irtibatın kesilip kesilmediği ve muvazaanın ispatı bakımından son kayıt maliki yanında diğer ara maliklerin tümünün davalı gösterilmesi gerektiğinden, anılan şahsın (ya da şahısların) davaya dahilinin sağlanması için davacı tarafa süre verilmesi gerektiği- Davacıya muvazaa iddiasının kapsamı sorularak mahkemece, davalı ile şekli bakımdan dahil olması gereken diğer davalıların davaya dahilinin sağlanması, mal tasfiyesine ilişkin davanın sonucunun beklenmesi, alacağın varlığı sabit olduğu ve davalıların tümü yönünden muvazaa olgusu ispat edildiği takdirde davanın kabulüne, aksi hâlde davanın reddine karar verilmesi gerektiği- "Taşınmazın eldeki dava açıldıktan yaklaşık bir yıl önce el değiştirdiği, istem tapunun iptali ve tescile yönelik olduğundan hükmün infazı bakımından davanın son kayıt malikine karşı açılması gerektiği, somut olayın niteliği ve davacının talebi gereği ara kayıt maliklerine davanın yöneltilmesinin gerekmediği, davalıların taraf sıfatlarının bulunmadığından verilen ret kararının yerinde olduğu ve hükmün onanması gerektiği" görüşü ile "diğer davalıların ancak asıl hasım olması gereken son kayıt maliki yanında zorunlu dava arkadaşı olabileceği, taşınmazın dava açılmadan önce devredildiği, bu durumda davacıya son kayıt malikine ayrı dava açması için süre verilmesi, açılacak davanın birleştirilmesi ve sonrasında da davacının hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından mal tasfiyesine yönelik davanın da sonucunun beklenmesi gerektiği" şeklindeki değişik gerekçeyle bozma gerektiği yönündeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İİK'nun 89. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasında alacağın varlığı 1. haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi ile belirleneceğinden, somut olayda davacıya 1. ihbarnamesi tebliğ edilmiş olup, tebliğ tarihinden sonra yapılan ödemelerin kötü ödeme olarak kabul edileceği ve davacının bu miktar ödeme yönünden takip alacaklısına karşı sorumlu olması gerekeceği-
Kural olarak; yayın yoluyla kişilik haklarına saldırının varlığını kabul için ; haberde gerçeklik,kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik ve konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık sınırlamalarından herhangi birinin bulunmamasının gerekeceği, davacının tazminat istemine konu haber yazılarının maddi olgulara dayandığı, dayanılan olguların doğru olması halinde olayın yorum ve eleştirisinin hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği, hatta Cumhuriyet Savcısı olan davalının olayı soruşturma şeklinin eleştirisinin, olayın önemi ve gelişmeler dikkate alındığında eleştiri sınırları içerisinde olduğu, ne var ki, davacıya isnat edilen eylemin haber yazının özüne bakıldığında ölen M. Göktepe’ nin fotoğraflarının saklanması ve ya da en azından kaybından sorumlu olunması olduğu, davacı Cumhuriyet Savcısının habere konu fotoğrafları bizzat çektirerek resmi tutanaklara geçtiği, sanıklar hakkında verilen görevsizlik kararında açıkça belirtip, düzenlenen dizi pusulasına da eklediği dosya kapsamı il
Tüzel kişiliği olmayan sağlık merkezinin bağlı olduğu Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu yerine sağlık merkezi hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından, alacaklının HMK. mad. 124/3-4. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesinin mümkün olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.