Davacı her ne kadar şikayete konu takiple ilgili menfi tespit davası açtıklarını ve davalarının kabul edilip borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiş olduğunu belirterek akıbetinin bekletici mesele yapılması gerektiğini bir istinaf sebebi olarak dile getirmiş ise de, hüküm tarihi itibarıyla söz konusu ilam henüz kesinleşmemekle ve her dava açıldığı tarihteki hukuki şartlara tabi olmakla, mahkemenin şikayetlerle ilgili yargılama yapmasında bir usulsüzlük söz konusu olmadığı, davacının taşkın haciz şikayetinin İİK.'nin 85.maddenin uygulanmasına ilişkin olduğu, İİK.'nin 363/1.maddesi gereğince kesin karar yönelik istinaf talebinin reddi gerektiği, meskeniyet şikayeti ile ilgili istinaf talebine yönelik yapılan incelemede; mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda taşınmazın keşif tarihi itibarıyla değerinin 400.000,00 TL haline münasip değerinin de 190.000,00 TL olabileceğinin belirtildiği, davacı vekilince bu bedellerin somut gerçeklikle uyuşmadığı iddia edilmiş ise de taşınmazın bedelinin ne olabileceği yönünde bir delil ileri sürmediği, mutlaka borçlunun meskeninin bulunduğu yerde veya o yere yakın bir yerde haline münasip ev alabilmesi için gerekli değerin belirlenmesinin doğru olmadığı, borçlu yönünden haline münasip ev bedeli tespit edilirken borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip ev alınabilmesi için gerekli değerin belirlenmesinin esas olduğu-
Her ne kadar, tapu iptal ve tescil isteme hakkı kayıt maliki veya onun mirasçılarına ait ise de; Hazinenin, Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olup, eldeki davayı açmakta hukuki yararının da bulunacağı-
Derdest tapu iptali ve tescil davasında fer’i müdahil durumunda bulunan fakat taşınmazı iktisap ettiği kayden anlaşılan kimse aleyhine hüküm kurulamayacağı -
Davacı şirketin alacağının doğum tarihinin, davalının alacağının doğum tarihinden önce olduğunun tespit edilmiş olmasına göre, davacının davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunabileceğinin kabulü gerekeceği-
Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturacağı-
Asıl dava, çaplı taşınmaza ve kadastral yola elatmanın önlenmesi, yıkım; birleştirilerek görülen dava ise temliken tescil, olmadığı takdirde tazminat istekleri-
Tapu kayıt örneğinden; ana taşınmazın tek parsel üzerinde olduğu ve üzerinde kat irtifakı kurulduğu anlaşıldığından; anlaşmazlığın değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği-
Anonim şirket hisse devir bedelinin tahsili istemine ilişkin davada, hisse devri menkul satımı hükmünde olup, menkul satımında aksinin kanıtlanamadığı hallerde satım bedelinin peşin olarak ödendiği karinesi gereğince devir bedelinin ödenmediğini ispat yükünün davacı tarafta olduğu; davalının devir bedelinin protokolde belirtilen vadelerde dava dışı şirketlere ödendiğini savunduğundan, ispat yükünün davalıya geçtiği, davalının, hisse devir bedellerini davacılara ödediğini ispatlamak zorunda olduğu-
Her ne kadar mahkemece, kararın gerekçe kısmında belirtilmiş ise de, karar başlığında, sadece asıl dosya ile incelenen icra müdürlüğü dosya numarasına yer verilerek, asıl ve birleşen dosyalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmaksızın sonuca gidildiği görüldüğünden, mahkemece, birleşen dosya hakkında da hüküm tesis edilmesi gerekeceği- Bilirkişi raporunda, borçlunun haline münasip alabileceği evin bedeli 90.000 TL ila 100.000 TL olarak belirtilmiş olup, borçlunun 90.000 TL'ye de ev satın alabileceği tespit edildiğine göre, mahkemece, hükümde 100.000 TL bedelin esas alınmasının doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.