İnançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği- Taraflar arasında inançlı işlemin ispatı için yazılı bir delil yada delil başlangıcı yok ise de, davacının şikayeti üzerine başlatılan soruşturma neticesinde, dava konusu taşınmazın davalıya devrinin tefecilik kapsamında olduğu belirlenerek, anılan temlik ile ilgili davalının mahkumiyetine karar verildiğine göre, Asliye Ceza Mahkemesinin taraflar arasında inançlı işlemin gerçekleştiğine dair kabulünün TBK'nın 74. maddesi kapsamında hukuk hakimini bağlayacağı- Hal böyle olunca; davada ileri sürülen inançlı işlem iddiasının sabit olduğu gözetilerek, TBK.'nın 97. maddesi gereği davacıya borç miktarını mahkeme veznesine depo etmesi için süre verilmesi, bu husus yerine getirildiği takdirde bu paranın davalıya ödenmesi koşulu ile tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Satış bedeli ve masrafları davacıya depo ettirilerek, önalım hakkının tanınmasına karar verilmesi gerekeceği-
Önalım hakkının, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir hak olduğu, bu hakkın paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğacağı ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale geleceği-Önalım hakkı ancak satış yapılması halinde kullanılabileceği, payın paydaşlar arasında devredilmesi veya cebri satışla, trampayla edinilmesi ya da bağışlama gibi durumlarda önalım hakkının varlığından sözedilemeyeceği-
Borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise davada taraf olarak gösterilmesinin gerekli olmadığı, ne var ki, somut olayda yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı adreste tanınmadığından iade edilmesi üzerine yeniden tebliğ edilmeyen borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumunun belirlenemediği, bu nedenle borçlunun davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması için, davacıya süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekeceği-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun görev yaptığı kurumca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın "sıra cetveli" niteliğinde olmadığı- Mahkemece sadece muvazaanın tespit ile işlemin iptaline karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, kurum tarafından yapılan sıralamanın sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ile ücret alacaklarının ödetilmesine-
Hayat sigortası ile ilgili ödemenin boşanma dava tarihinden sonra ödenmesi sebebiyle mal rejimi sona erdiğinde henüz dava­lının malvarlığında olmadığından tasfiyeye katılamayacağı- Terditli açılan davaların niteliği gereği ancak isteklerden biri hakkında hüküm kurulabilmekte olup, tek vekalet ücreti takdir edileceği, ancak davacının talebinin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi halinde reddedilen miktar bakımından davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesinin mümkün olduğu-
Menfi tespit davasıdır. Davacı üç adet takipten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Menfi tespit davalarında kural olarak ispat külfeti davalı alacaklıdadır. Mahkemece, ispat külfeti davacıda sayılarak davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece dava konusu Düzce 1. İcra Müdürlüğünün 2013/293 sayılı takip dosyasından davalı alacaklı tarafından feragat edildiği için bu takip dosyasına-
Somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerinde olduğu-
Banka tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takibe konu borcu ödeyerek icra dosyasını temlik alanın bu icra dosyasını bir başkasına temlik etmesi halinde, sıra cetvelinin muvazaa nedeniyle iptalini isteyen davacı, banka ve ilk temlik alan arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun iddia etmediğinden, ikinci temlikin muvazaalı olmasının, alacağın ilk temlik alan tarafından ödendiği gerçeğini değiştirmeyeceği ve bu nedenle davanın reddi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.